paylasimyolu - Ders Notları
   
  Ana Sayfa
  Matematik-Geometri Konu Anlatımları
  Türkçe Konu Anlatımı
  Maceracı Programı İzle
  A' dan Z' ye Şifalı Bitkiler
  Çizgi Filmler
  Ayna Programı Bölümleri
  Tv İzle
  Küçük Oyunlar
  Tarihte Bugün
  Ders Notları
  İletişim
10.SınıF Tarih Dersi NotLarı



TARİH
Toplumların geçmişteki faaliyetlerini toplumlar arasındaki münasebetleri yer ve zaman göstererek sebep sonuç ilişkisi içinde inceleyen bilime tarih denir.

Tarihin gözlemi deneyi ve tekrarı yapılamaz.

BİR OLAYIN TARİH OLABİLMESİNİN ŞARTLARI
1-Zamanı bilinmeli
2-Yeri bilinmeli
3-Sebebi bilinmeli
4-Sonucu bilinmeli
5-Olay zamanda yayılma yapmalı
6- Olay mekanda –yerde yayılma yapmalı

OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞU

Osmanlılar Oğuzların Bozok kolunun Günhan soyunun Kayı boyunun Karakeçili aşiretine mensupturlar.
Kayı Boyu 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya geldi.
Kayı güç ve kudret demektir.
Kayıların damgası iki ok arasında gerilmiş bir yaydır.
Osmanlılar 1299 yılında Osman Bey tarafından Söğüt’te kurulmuştur.

OSMAN BEY DÖNEMİ 1281-1326)

Amacı: Bursa’yı ele geçirmek.

KOYUNHİSAR SAVAŞI (Bafeon Savaşı)

Tarihi: 1302
Tarafları: Osmanlılar X Bizans
Sebep: Bizans’ın Osmanlı ilerleyişini durdurmak istemesi
Sonuç: İzmit yolu Türklere açıldı.
Önem: İlk Osmanlı-Bizans savaşıdır.


ORHAN BEY DÖNEMİ (1326-1362)

Amacı: Balkanlara yayılmak (Orhan Bey babasının Bizans’a karşı yürüttüğü yayılma siyasetini aynen devam ettirdi.)
*Orhan Bey döneminde Bursa fethedildi ve beyliğin merkezi oldu. İpek sanayinin merkezi olan Bursa’nın fethi ile hazineye önemli bir gelir kaydedildi.

MALTEPE ( PELEKANON) SAVAŞI

Tarihi: 1329
Taraflar: Osmanlı X Bizans
Sebep: 1-Bizans’ın Osmanlıların İznik kuşatmasını sonuçsuz bırakmak istemesi. 2- Bizans’ın Türk kuvvetlerinin İstanbul Boğazı’na yaklaşmalarını önlemek istemesi
Sonuç: İznik yolu Türklere açıldı.

OSMANLILARIN RUMELİ’DEKİ İSKAN SİYASETİ (İstimalet politikası)’NİN AMACI: İstimalet sisteminin amacı fethedilen yerlerde Türk nüfusunu arttırmak ve Türk kültürünü yaymaktı.

Osmanlılara kendi isteği ile katılan beylikler: Karesioğulları Germiyanoğulları
Osmanlılara ilk katılan beylik: Karesioğulları
Osmanlılara son katılan beylik:Ramazanoğulları
Osmanlıları en çok uğraştıran beylik: Karamanoğulları

KARESİ BEYLİĞİ’NİN OSMANLILARA KATILMASININ ÖNEMİ

1-Karesi beyliği Osmanlıların aldığı ilk beyliktir.
2-Karesi donanması ve donanma komutanları Osmanlıların emrine girdi.
3-Karesi donanması ile Osmanlılar Rumeli’ye geçtiler.

ÇİMPE KALESİ :

Çimpe kalesi Osmanlıların Rumeli’deki ilk askeri üssüdür. Çimpe Kalesi Bizans’ın Osmanlı yardımlarına karşı Osmanlılara verdiği bir hediyedir. Bizans imp. Çimpe’yi geri almak için para teklif ettiyse de Osmanlılar vermediler.

I.MURAT ( HÜDAVENDİGAR) DÖNEMİ ( 1362-1389)

Amacı: Balkanlara kesin olarak yerleşmek

SIRP SINDIĞI SAVAŞI

Tarih:1364
Taraflar: Osmanlılar X Haçlılar ( Sırp Bulgar Eflak Bosna Macar beyleri)
Sebep: Filipe ve Edirne’nin Osmanlılara teslim olması.
Sonuç: 1-Balkanlardaki Türk ilerleyişi devam etti. 2-Balkanlardaki Macar etkisi kırıldı.
Önemi: 1-İlk Osmanlı-Haçlı savaşıdır. 2- Savaş sonunda Osmanlılar’ın başkenti Bursa’dan Edirne’ye taşındı.

PLOŞNİK BOZGUNU

1387 yılında Şahin Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri Ploşnik’te Sırp ve Boşnak kuvvetleri tarafından imha edildi. Ploşnik Bozgunu I.Kosova Savaşı’nın sebebidir.

I.KOSOVA SAVAŞI

Tarihi: 1389
Taraflar: Osmanlı X Haçlılar (Sırp Boşnak Macar Eflak Arnavut Leh Çek kuvvetleri)
Sebep: Haçlıların Ploşnik bozgununda Osmanlıları yenmesi onlara cesaret vermişti.
Sonuç: Balkanların Türk toprağı olduğu ispatlandı.
Önemi:1-I.Kosova Savaşı Balkanlarda tutunabilmek için yaptığımız savaşların en büyüklerindendir. 2-I.Murat savaş meydanını gezerken bir Sırplı tarafından şehit edildi. 3-I.Murad’ın oğlu Bayezid bu savaşta gösterdiği ustalık ve çabukluk sebebiyle Yıldırım unvanını aldı. 4- Savaş Balkan Yarımadası’nın geleceğini belirlemiştir.


I.BAYEZİD ( YILDIRIM ) DÖNEMİ (1389-1403)

Amacı: Anadolu’da Türk birliğini kurmak

*Yıldırım Bayezid devrinde Osmanlılar ilk kez İstanbul’u kuşattılar. Yıldırım İstanbul’u 2 kez kuşatmış sonuç alamamıştır.
*Yıldırım Bayezid devleti içinde bulunduğu güç durumdan kurtarmak ve ekonomik gelişmeyi sağlamak için Venedik tüccarlarına imtiyazlar (kapitülasyonlar) verdi. Hayatı boyunca Venedik tüccarlarını himaye etmeyi kabul etti. Ayrıca Venedikliler Osmanlı topraklarında serbestçe ticaret yapacaklar ve vergi vereceklerdi.
*Yıldırım Bayezid savaş meydanında padişah olan ilk ve son Osmanlı padişahıdır.
*Yıldırım Bayezid düşmana esir düşen ilk ve son Osmanlı padişahıdır.

ANADOLU HİSARI (GÜZELCE HİSAR)

1397 tarihinde Yıldırım Bayezid tarafından İstanbul Boğazı’nı denetlemek ve İstanbul kuşatmalarında Bizans’a Karadeniz’den yardım gelmesini engellemek amacı ile yaptırılmıştır

NİĞBOLU SAVAŞI

Tarihi:1396
Taraflar: Osmanlılar X Haçlılar (Macar kralı komutasındaki Haçlı ordusu)
Sebep: Osmanlıların İstanbul’u kuşatmaları.
Sonuç: Bulgaristan tamamen Osmanlı topraklarına katıldı.
Önemi: Savaşta çok fazla ganimet elde edildi. Bu ganimetle Osmanlılar bir çok eser inşa ettirdiler. Bursa Ulu Cami bunlardan biridir.

Osmanlı-Karaman rekabetinin ana sebebi:

İki devletin de kendilerini Türkiye Selçuklularının mirasçısı saymaları bu rekabetin ana sebebidir.


ANADOLU’DA SİYASİ BİRLİĞİN KURULMASI İÇİN SAVAŞMADAN YAPILAN ÇALIŞMALAR

1-I.Murat Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı ile oğlu Yıldırım Bayezid’i evlendirdi. Devlet Hatun çeyiz olarak Kütahya Tavşanlı Emet ve Simav’ı getirdi. 2-I.Murat kızını Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey ile evlendirdi. 3-I.Murat Hamitoğullarından Akşehir Beyşehir Seydişehir Yalvaç ve Isparta’yı 80 bin altın karşılığında satın aldı. 4- Sivas hakimi Kadı Burhanettin ölünce Sivas halkı şehri Osmanlılara teslim etti.

ANKARA SAVAŞI

Tarih: 28 Temmuz 1402
Taraflar: Yıldırım Bayezid X Timur
Sebep: 1-Yıldırım Bayezid ile Timur arasındaki üstünlük mücadelesi 2-Yıldırım Bayezid’in doğuya doğru genişlemesi Timur’un hoşuna gitmemişti.

Sonuç:1-Bizans’ın alınması 50 yıl gecikti. 2-Osmanlıların Balkanlardaki ilerleyişi durdu. Arnavutluk boşaltıldı. 3-Yıldırım Bayezid tarafından kurulan Anadolu birliği bozuldu. Çünkü Timur Anadolu beyliklerine bağımsızlıklarını geri verdi. 4-Timur Osmanlı topraklarını Yıldırım’ın oğulları arasında paylaştırdı. Böylece Osmanlı Devleti parçalandı.5-Yıldırım Bayezid Timur’a esir düştü. Esarete dayanamayıp kısa sürede öldü.6- Osmanlı Devleti’nin gelişmesi 50 yıl gecikti. 7-Fetret devri başladı.


FETRET DEVRİ ( 1402-1413)

Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesi ile başlayan ve Çelebi Mehmet’in hükümdar olmasına kadar geçen 11 yıllık saltanat karışıklığına Osmanlı tarihinde Fetret devri adı verilir.
Fetret devrine Timur’un Osmanlı ülkesini Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında paylaştırması sebep olmuştur.

ÇELEBİ MEHMET DÖNEMİ (1413-1421)

Amacı:Anadolu birliğini yeniden sağlayarak devleti güçlendirmek.
*Çelebi Mehmet Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu sayılır.


II.MURAT DÖNEMİ (1421-1444/ 1446-1451)

Amacı: Balkanlarda Osmanlı aleyhine bozulan dengeyi yeniden sağlamak.
*II.Murat kuruluş döneminin son padişahıdır.
*II.Murat Türkçe’ye çok önem vermiştir. Devletin resmi kayıtları II.Murat’tan itibaren Türkçe tutulmuştur.


EDİRNE-SEGEDİN ANTLAŞMASI

Tarih:1444
Taraflar:Osmanlı- Macar+Sırp
En önemli maddesi: İki taraf birbirleriyle 10 yıl savaşmayacaklar.( II.Murad bu maddeyi antlaşmaya koyarak tahtı 12 yaşındaki oğlu II.Mehmed’e bırakmak istiyordu. 10 sene sonra II.Mehmed savaşacak yaşa gelecekti.)

VARNA SAVAŞI

Tarih:1444
Taraflar: Osmanlı X Haçlılar (Macar Erdel Eflak Leh Venedik Sırp Alman)
Sebep: Osmanlı tahtına 12 yaşındaki II.Mehmed’in geçmesi.
Sonuç:1-Hıristiyanların Osmanlıları Avrupa’dan atma ümitleri sona erdi. 2- Bizans’ın kaderi belirlendi. 3-Balkanlarda 500 yıl sürecek Osmanlı hakimiyeti başladı Rumeli’de kesin olarak Türk egemenliği sağlandı.



II.KOSAVA SAVAŞI

Tarih:1448
Taraflar:Osmanlı X Haçlılar ( Macar Erdel Eflak Alman)
Sebep: Haçlılar Varna yenilgisinin izlerini silmek istediler. 2- Türk düşmanı Hunyadi Yanoş’un Macar kralı olup Haçlıların yardımı ile Osmanlılara saldırmak istemesi.
Sonuç1-Avrupalı ülkeler saldırıdan savunmaya geçtiler. Haçlılar bir daha Türklere saldırmaya cesaret edemediler. (1683 tarihine kadar) 2-Bu zafer Türklerin kesin olarak Balkanlara yerleşmesini sağlamıştır.3-Eflak yeniden Osmanlılara tabi oldu. 4-Bulgaristan ve Kuzey Yunanistan Osmanlı yönetimine girdi. Bu bölgelere Anadolu’dan getirilen göçmenler yerleştirildi ve özellikle Bulgaristan hızla Türkleşti

Tarih: 1514
Taraflar: Yavuz SS X Şah İsmail (Safeviler)
Sebep:Şah İsmail’in Şii mezhebini Osmanlı topraklarında yaymak istemesi
Sonuç:1-Doğu Anadolu Osmanlı idaresi altına girdi. 2-Dulkadiroğlu beyliğine son verildi ve toprakları Osmanlı hakimiyetine girdi. 3-Tebriz-Halep Tebriz-Bursa ipek yolu Osmanlı kontrolüne geçti. 3- Şah İsmail hazinesini bırakarak kaçtığı için Osmanlılar büyük ganimet elde ettiler. 4-Şiiliğin Anadolu’da yayılması geçici olarak önlenmiştir.
Önemi:Savaş Osmanlı ateşli silahlarının üstünlüğünü göstermiştir.

MISIR SEFERİ

1-MERCİDABIK SAVAŞI
Tarih:1516
Taraflar:Osmanlılar X Memlukler
Sebep: 1-İslam dünyasının liderliği için Yavuz Sultan Selim halifeliği Memlukler’den almalıydı. 2-Mısır alınırsa Baharat yolu Osmanlıların eline geçecek ve Avrupa ülkeleri ekonomik yönden Osmanlılara bağlanacaktı.
Sonuç: 1-Suriye Filistin ve Lübnan Osmanlıların eline geçti. 2-Mısır yolu Osmanlılara açıldı. 3- Ramazanoğulları Osmanlılara katıldı. 4- Kansu Gavri öldürüldü.

2-RİDANİYE SAVAŞI:
Tarih:1517
Taraflar: Osmanlı X Memlukler
Sebep: Yavuz Sultan Selim’in Memluklere son darbeyi vurmak istemesi
Sonuç: Kahire fethedildi ve Memluk Devleti sona erdi.

MISIR SEFERİ’NİN SONUÇLARI:

1-Mısır Suriye FilistinLübnan ve Hicaz bölgesi Osmanlı topraklarına katıldı. 2- Kutsal emanetler Mekke ve Medine’nin anahtarları Osmanlılara teslim edildi. Halifelik Osmanlılara geçti. (Osmanlı padişahları 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’na kadar bu unvanı kullanmadılar.) 3- Baharat ticaret yolu Osmanlılara geçti. (Ancak coğrafi keşiflerin yapılmasından dolayı Osmanlılar Baharat yolundan istedikleri gibi faydalanamamışlardır.) 4-Mısır seferi sonunda Osmanlı hazinesi tamamiyle doldu. 5-Venedikliler Kıbrıs için Memluklere verecekleri vergiyi bundan sonra Osmanlılara ödemeye başladılar. 6- Mısır’ın fethi ile Kuzey Afrika seferleri için önemli bir üs elde edildi. 7-Yavuz savaştan sonra halife ve akrabalarını idari tedbir olarak alim ve şeyhleri medreselerde yararlanmak üzere İstanbul’a getirdi.
Önemi: 1-Halifelik Osmanlılara geçti. 2- Mısır seferi ile Osmanlı ateşli silahları ile hiçbir devletin boy ölçüşemeyeceği anlaşıldı.

*Yavuz Sultan Selim şir-i pençe (aslan pençesi) adı verilen bir çıban sebebiyle ölmüştür.


I.SÜLEYMAN DÖNEMİ ( KANUNİ)

Amacı: Avrupa krallarını dize getirmek
*Unvanı muhteşem büyüktür.
*Osmanlı tahtında en uzun kalan padişahtır.


BELGRAT’IN FETHİ
Tarih: 1521
II. Murat Belgrat’ı kuşattı ancak alamadı. Fatih Sırbistan seferinde Belgrat hariç bütün Sırbistan’ı fethetti (1459). Kanuni 1521’de Tuna’dan ve karadan kuşattığı Belgrat’ı fethetti.
Önemi: Belgrat Orta Avrupa’ya yapılacak seferler için önemli bir üs olmuştur.



MOHAÇ MEYDAN MUHAREBESİ

Tarih:1526
Taraflar: Osmanlılar X Macarlar
Sebep: Alman İmparatoru Şarlken’e esir düşen Fransız kralı Fransuva’yı kurtarmak. 2- Kanuni Fransuva’yı kurtararak Avrupa’daki Haçlı birliğine Fransa’nın katılmasını engellemek istemiştir.
Sonuç: Macaristan’ın tamamı ele geçirildi ve Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında tampon bir Macar krallığı kuruldu.

I.VİYANA KUŞATMASI

Tarih:1529
Taraflar: OsmanlılarX Macarlar
Sebep: Avusturya arşidükü Ferdinad’ın Budapeşte’yi ele geçirmesi
Sonuç: Budapeşte geri alındı ama Ferdinand ordusu ile ortada yoktu. Bu sebeple Osmanlı ordusu Viyana’yı kuşattı. Ancak ordu kuşatma için hazırlıksız gelmişti ve kış mevsimi yaklaşmıştı. Bu sebeplerden dolayı I.Viyana kuşatması başarısız olmuştur.

İSTANBUL BARIŞI

Tarih:1533
Taraflar: Osmanlılar-Avusturya
Önemi: Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sadrazamına denk olacaktır.

ZİGETVAR SEFERİ

Tarih:1566
Taraflar:Osmanlı X Avusturya
Sebep: Avusturya’nın antlaşma şartlarına uymaması
Sonuç: Zigetvar Kalesi fethedildi.
Önemi: Zigetvar seferi Kanuni’nin son seferidir.

FRANSA KAPİTÜLASYONLARI NİÇİN KABUL ETTİ

1-Avrupa’da kendisine karşı oluşturulan cephede sırtını Asya’da Osmanlılar gibi güçlü bir devlete dayamak istiyordu. 2-Fransa Şarlken’e karşı Kanuni’ye güvenmek istiyordu.

OSMANLILAR KAPİTÜLASYONLARI NİÇİN VERDİLER

1-Kanuni Şarlken’in Avrupa’da kendisine karşı kuracağı bir Haçlı ordusunda Fransa’nın bulunmasını engellemeye çalışıyordu. 2-Kanuni Fransızları Akdeniz limanlarına çekerek Akdeniz ticaretini canlandırmak istiyordu.

Kapitülasyonlar Kanuni ile Fransuva’nın yaşadığı sürece geçerliydi. Ancak II.Mahmut döneminde kapitülasyonlar sürekli hale getirildi. Osmanlı Devleti kapitülasyonlar yüzünden Avrupalı tüccarların açık pazarı haline geldi. Her alanda Osmanlıların geri kalmasını sağlayan kapitülasyonlar 1923 Lozan Antlaşması ile kaldırılmıştır.

İRAN SEFERLERİ

Tarih: 1533 1548 15531577
Taraflar: Osmanlı X Safeviler
Sebep: Safevilerin Kanuni’nin batı seferlerini fırsat bilip Anadolu’ya saldırmaları
Sonuç. İran seferleri Amasya Antlaşması ve Ferhat Paşa Antlaşması ile son bulmuştur.

AMASYA ANTLAŞMASI

Tarih:1555
Taraflar: Osmanlılar X Safeviler
Önemi: Osmanlılar ile Safeviler arasındaki ilk antlaşma

FERHAT PAŞA ANTLAŞMASI

Tarih:1590
Taraflar: Osmanlılar –Safeviler
Önemi: Bu antlaşma ile Osmanlılar doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmışlardır.

DENİZLERDE GELİŞMELER

RODOS’UN FETHİ

Tarih:1522
Sebep:Rodos’u ellerinde bulunduran St.Jean şövalyeleri Mısır Suriye ve Anadolu arasındaki deniz taşımacılığını devamlı engelliyorlardı.
Sonuç:Rodos fethedildi ve şövalyeler Malta adasına yerleştirildi.

PREVEZE DENİZ SAVAŞI

Tarih: 1538
Taraflar: Osmanlı X Haçlılar
Sebep: Akdeniz’de Osmanlı hakimiyetini sağlamak
Sonuç:1-Şarlken’in Akdeniz’deki üstünlüğü sona erdirildi. 2-Akdeniz bir Türk gölü haline geldi.
Önemi: Preveze Deniz Savaşı’nın tarihi olan 28 Eylül ülkemizde Türk Denizcilik Günü olarak kutlanmaktadır.

HİNT DENİZ SEFERLERİ

Tarih:1538-1553
Taraflar: Osmanlılar X Portekizliler
Sebep: Portekizliler Basra Körfezi’ni kapatarak Baharat yolunu değiştirmişlerdi. Bu durum Osmanlı ekonomisine büyük zarar veriyordu. 2- Portekizliler Müslüman tüccarlara zarar veriyorlardı.
Sonuç:Seferler başarısız olmuştur. Bunun sebebi Osmanlıların okyanuslara dayanıklı büyük gemilerinin olmayışı ve komutanlar arasındaki anlaşmazlıklardır.



II. SELİM DÖNEMİ (SARI SELİM)

KIBRIS’IN FETHİ

Tarih:1571
Taraflar: Osmanlı X Haçlılar
Sebep: Anadolu Suriye Mısır arasındaki deniz yolunun güvenliği ve Doğu Akdeniz’e Osmanlıların tam hakimiyeti için Kıbrıs’ın fethi şarttı.
Sonuç:1-Osmanlılar Doğu Akdeniz’e hakim oldular. 2- Güney kıyılarımızın güvenliği sağlandı.

İNEBAHTI SAVAŞI

Tarih: 1571
Taraflar: Osmanlı X Haçlılar
Sebep: Osmanlıların Kıbrıs’ı fethetmeleri
Sonuç: Haçlı donanması İnebahtı’da demirli bulunan Osmanlı donanmasını yakarak imha etti.

SOKOLLU MEHMET PAŞA’NIN KANAL PROJELERİ

1-Süveyş kanalı ( Bu kanal açılabilseydi Baharat yolu işlerlik kazanacak ve Ümit Burnu yolu önemini kaybedecekti.)
2-Don Volga Kanalı ( Bu kanal açılabilseydi Osmanlılar Karadeniz’den Hazar Denizi’ne geçebilecek ve Orta Asya Türkleri ile yakından ilişkiye girilebilecekti.)
3-İznik-Sapanca kanalı ( Bu kanal açılabilseydi İstanbul Boğazı’nın trafiği rahatlatılabilecekti.)
*II. Selim ordunun başında savaşa gitmeyen ilk padişahtır.
*II.Selim şehzadelerin sancağa gitmeleri usulünü kaldırdı ve şehzadeler için sarayda hapis hayatı başladı.

XVII.yüzyılda göreve gelen bazı padişahların yeteneksiz ve güçsüz kişiler oluşu. 2- Devlet adamlarının da yeteneksiz ve güçsüz kişiler oluşu ve devlet adamlarının göreve iltimas ile getirilmesi. 3- Toprak yönetiminin bozulması. 4-İlmiye teşkilatının bozulması. 5-Medreselerin bozulması. 6- Askeri teşkilatın bozulması. 7- Uzun süren savaşlar sonucu güvenliğin bozulması 8-Maliyenin bozulması 9-Üretimin azalması .10-Tımar sisteminin bozulmasına paralel olarak tarım ve hayvancılığın gerilemesi. 11-Paranın değerinin azalması.12-Avrupa’daki bilim ve teknik gelişmelerine kayıtsız kalınması. 13-Yeterince genişlemişken daha fazla fetih hareketlerine girişilmesi. 14- Avrupalıların Osmanlılara karşı Haçlı birlikleri oluşturması.15- Osmanlı Devleti’nin sömürge kurmaması.16-Sokollu Mehmet Paşa’nın ölümü.

Duraklama dönemi: Sokollu Mehmet Paşa’nın 1579’da ölümünden 1683 II.Viyana Kuşatması’na kadar geçen döneme Osmanlı tarihinde Duraklama dönemi adı verilir.

I.AHMET DÖNEMİ

*I.Ahmet padişahlığın Osmanlı soyunun ekber ve erşed( büyük ve aklı başında olan) olanına geçmesine karar verdi. Böylece padişahların kardeşleri de tahta çıkabildiler.
*I.Ahmet Sedefkar Mehmet Ağa’ya Sultanahmet Cami’ni yaptırtmıştır.

ZİTVATOROK ANTLAŞMASI
Tarih: 1606
Taraflar:Osmanlı-Avusturya
Önemi:1- Osmanlı padişahı ile Avusturya kralı protokol bakımından eşitlendi. 2- Zitvatorok Antlaşması Osmanlı Devleti’nin çöküşünün ilk aşamasıdır.

II. OSMAN DÖNEMİ ( GENÇ OSMAN)
*II.Osman Osmanlı tarihinde ayaklanma sonucu öldürülen ilk padişahtır.
*Yenilik hareketlerine girişen ilk Osmanlı padişahı

HOTİN SEFERİ
Tarih:1621
Taraflar: Osmanlı-Lehistan
Sebep: Lehistan’ın Boğdan’ın iç işlerine karışması
Sonuç: Hotin antlaşması imzalanarak savaş sona erdi. Bu antlaşmayla Boğdan yine Osmanlı egemenliğine girdi.
Önemi: II.Osman Hotin kalesi önünde savaşmayan Yeniçeri Ocağı’nı kaldıracağını açıkladı. Bu kararı onun öldürülmesi ile sonuçlanmıştır.

IV. MURAD DÖNEMİ
* IV. Murad döneminde 1633’te İstanbul’da büyük bir yangın çıktı. İstanbul’un % 20’si yandı. Bu sebeple IV. Murat yangınlara sebep olduğu gerekçesi ile tütün ve içki içilmesini yasakladı. Tebdil-i kıyafet ederek ( kıyafet değiştirerek) İstanbul’u gezer ve yasağa uymayanları cezalandırırdı.

KASR-I ŞİRİN ANTLAŞMASI
Tarih: 1639
Taraflar: Osmanlı-İran
Önemi: 1-Bu antlaşma Türk İran sınırının çizilmesinde etkili olmuştur. 2-Antlaşma İran ile Osmanlılar arasında 150 yıl süren savaşları sona erdirmiştir.

I.İBRAHİM DÖNEMİ (DELİ İBRAHİM)
*I.İbrahim Osmanlı tarihinde öldürülen ikinci padişahtır.

IV. MEHMED DÖNEMİ ( AVCI)
*IV.Mehmed döneminin ünlü sadrazamları: Köprülü Mehmet Paşa Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Tarhunca Ahmet Paşa ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa


BUCAŞ ANTLAŞMASI
Tarih:1672
Taraflar: Osmanlı-Lehistan
Önemi: Osmanlıların batıda toprak kazandıkları son antlaşmadır.

II.VİYANA KUŞATMASI (1683)
Sebebi: Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana’yı alırsa Kanuni dönemindeki güçlü duruma dönüleceğine inanıyordu.
Sonuç: Viyana alınamadı.
Viyana’yı alamamamızın sebepleri: 1-Viyana’nın savunmaya müsait oluşu.2- Askerin yiyecek sıkıntısı çekmesi. 3- Askere Viyana’yı yağmalama izni verilmemesi. 4- Kırım Hanı Murat Giray’ın Merzifonlu Kara Mustafa ile arası açık olduğundan Haçlı ordusunun Tuna nehrini geçmesine izin vermesi.
Önemi:1- Viyana bozgunundan sonra Osmanlılar savunmaya çekildiler. Bu savunma 1922 Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar sürdü. 2- Viyana bozgunundan sonra Avrupalı devletler ( Avusturya Venedik Malta Lehistan ve Rusya) Kutsal İttifak’ı kurdular ve Osmanlılara hep beraber saldırmaya başladılar.

I.mahmud DÖnemİ
BELGRAD ANTLAŞMALARI
Tarih: 1739
Taraflar: Osmanlı-Avusturya Osmanlı- Rusya
Önemi: 1-Belgrad antlaşmaları Osmanlıların 18. yüzyılda (Gerileme döneminde) imzaladığı son kazançlı antlaşmalardır. 2-Belgrad antlaşmaları ile Karadeniz’in bir Türk gölü olduğu bir kez daha kabul edildi. 3- Osmanlılar ittifakların önemini kavradı ve ilk kez İsveç ile ittifaka girdi. 4-Anlaşmalarda arabuluculuk yapan Fransa kapitülasyonların daha da genişletilmesini ve süresiz hale gelmesini sağladı (1740).

III.MUSTAFA DÖNEMİ

*Osmanlı tarihinde son cülus bahşişi III.Mustafa tahta çıkınca verilmiştir.

PANSLAVİZM
Rusya’nın Balkanlardaki milletleri Slav ve Ortodoks propagandası ile Osmanlı’dan ayırıp önce bağımsız sonra kendine bağımlı hale getirerek Akdeniz’e inme politikası.
Panslavizm Küçük Kaynarca Antlaşması ile netlik kazandı.
Panslavizm başlangıçta başarılı oldu. Balkan devletleri bağımsızlıklarını kazandı ancak Rusya’yı Akdeniz’e indirmediler.

ÇEŞME BASKINI
Tarih:1770
III.Mustafa döneminde 1768’de başlayan Osmanlı-Rus savaşında Baltık denizinden kalkan bir Rus donanması İngilizlerin yardımıyla Cebelitarık boğazından geçerek Mora kıyılarına geldi. Bunu fırsat bilen Mora Rumları ayaklandılar. Osmanlılar isyanı bastırınca Rus donanması Çeşme’de demirli bulunan Osmanlı donanmasını yaktı.

I.ABDÜLHAMİD DÖNEMİ
*I.Abdülhamid yabancı askeri uzmanların Müslüman olmaları şartı ile kıyafetleri konusundaki kısıtlamaları kaldırdı.

KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASI
Tarih:1774
Taraflar:Osmanlı-Rusya
Önemi:
1-Kırım bağımsız oldu. Osmanlılar ilk kez Müslüman-Türk toprağını terketmek zorunda kaldılar. Ayrıca Kırım kaybedilince Karadeniz Türk gölü özelliğini kaybetti.
2-Rus ticaret gemileri Karadeniz ve Akdeniz’de serbest dolaşma hakkı kazandı. Böylece Karadeniz Türk gölü olma özelliğini kaybetti.
3-Ruslar Osmanlı yönetimindeki Ortodoksları koruma hakkını elde etti. Böylece Osmanlıların içişlerine karışmaya başladı. Ayrıca Panslavizmin uygulanması için zemin hazırlamış oldu.
4-Osmanlı devleti ilk kez bir devlete Rusya’ya savaş tazminatı verdi.
5-Rusya kapitülasyonlardan yararlandı.
6-Ruslar İstanbul’da daimi elçi bulunduracaklardı.

OSMANLI TARİHİNİN ÜÇ MEŞUM (UĞURSUZ ANTLAŞMASI)
1-Karlofça Antlaşması
2-Küçük Kaynarca Antlaşması
3-Sevr Antlaşması

III. SELİM DÖNEMİ
*Osmanlı tarihinde isyan sonucu öldürülen 3. padişahtır.

YAŞ ANTLAŞMASI
Tarih:1792
Taraflar: Osmanlı-Rusya
Önemi: Osmanlı Devleti Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu kabul etti. Böylece Karadeniz Türk gölü olma özelliğini kesin olarak kaybetti.


OSMANLI-FRANSIZ İLİŞKİLERİ
1-Osmanlı Fransız ilişkileri Fransa kralı Fransuva’yı Şarlken’den kurtarmak için Osmanlıların yaptığı Mohaç Meydan Muharebesi ile Kanuni döneminde başladı.
2-Kanuni Fransızlara kapitülasyonlar verdi.
3-Belgrad antlaşmalarında arabuluculuk yapan Fransa kapitülasyoların süresiz hale gelmesini sağladı.
4-Osmanlılar Fransız İhtilali’nden sonra kurulan Fransız yönetimini tanıdı.
5-Fransa İngiltere’nin sömürgelerine göz dikti ve sömürgelerine giden yolu kesmek için Osmanlı yönetimindeki Mısır’ı işgal etti. Ancak Napolyon ilk yenilgisini Nizam-ı Cedid askerlerinden Akka’da aldı ve bölgeden çekildi.
6-Fransa kapitülasyonlardan faydalanmakla birlikte Osmanlılar aleyhindeki bütün ittifaklara katıldı.
7-Fransa Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki topraklarına göz dikti ve Cezayir ve Tunus’u işgal etti.
8-Balkan milletlerini Osmanlılar aleyhine kışkırttı.
9-Yahudileri Filistin’de devlet kurmaya davet etti.
10-Bütün bu gelişmeler karşısında Osmanlılar İngilizlere yanaştı ancak İngiltere’nin Mısır’ı işgali üzerine Osmanlılar yeniden Fransız yanlısı bir politika izlediler.
11-I.Dünya Savaşı’nda Fransa İtilaf devletleri saflarında Osmanlılara saldırdı ve savaş sonunda Osmanlı topraklarını paylaşan ve işgal eden devletler arasına katıldı.

KABAKÇI MUSTAFA İSYANI
Tarih:1807
Sebep: 1-III. Selim’in ıslahatlarını (Nizam-ı Cedid hareketi) Yeniçeriler din adamları ve esnaf çıkarlarına uygun bulmadı. 2-III.Selim Yeniçerilere Nizam-ı Cedid askerinin elbisesini giydirmek istiyor ve Yeniçerileri düzenli talime tabi tutmak istiyordu.
Sonuç: 1-III.Selim Nizam-ı Cedid’i kaldırdı.2-Asiler III.Selim’i tahttan indirip yerine IV.Mustafa’yı çıkardılar. 3-İsyanı bastıran Alemdar Mustafa Paşa Kabakçı ve adamlarını öldürttü. 4-IV.Mustafa yeniden tahta çıkma ihtimali olan III.Selim’i öldürttü. 5-Alemdar Mustafa Paşa IV.Mustafa’yı tahttan indirip yerine II.Mahmud’u çıkardı.
Önemi: Kabakçı Mustafa isyanı Nizam-ı Cedid dönemini ortadan kaldırmıştır.

II. MAHMUD DÖNEMİ
*Devlet memurlarının pantolon ceket ve fes giymesini kanunlaştırdı.
*Nizam-ı Cedid ordusunun Kabakçı isyanı ile ortadan kaldırılması üzerine Alemdar Mustafa Paşa Sekban-ı Cedid ordusunu kurdu. Yeniçeriler bir isyan sonucu Alemdar Mustafa Paşa’yı öldürerek bu ocağa son verdiler.

KÜTAHYA ANTLAŞMASI
Tarih:1833
Taraflar: Osmanlı-Mısır valisi Mehmet Ali Paşa
Maddesi: Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak oğlu İbrahim Paşa’ya Cidde valiliği ile Adana muhassıllığı (vergi toplama hakkı) verildi.

HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI
Tarih:1833
Taraflar: Osmanlı-Rusya
Önemi:Antlaşma ile Boğazlar sorunu ortaya çıkmıştır.

BALTA LİMANI ANT.
Tarih: 1838
Taraflar: Osmanlı-İngiltere
Önemi: Osmanlıların imzaladığı en ağır kapitülasyon antlaşmasıdır.

ABDÜLMECİD DÖNEMİ

LONDRA KONFERANSI
Tarih:1840
Taraflar: İngiltere Rusya Avusturya Prusya
Maddeleri: 1-Mısır hukuki yönden Osmanlılara bağlı kalacak 2-Mısır yönetim olarak Mehmet Ali Paşa ve oğullarına bırakılacak 3-Suriye Girit ve Adana valilikleri Osmanlılara geri verilecek.
*Abdülmecid 1841’de Mısır Fermanı ile Mısır’ın yönetim düzenini belirlemiştir.

LONDRA ANTLAŞMASI-BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ
Tarih:1841
Taraflar: Osmanlı İngiltere Fransa Prusya Avusturya Rusya
Önemi: 1-Boğazlar uluslar arası bir statü kazandı. 2-Boğazlar sorunu ilk kez devletler arası bir konferansta görüşülmüştür.

TANZİMAT FERMANI (GÜLHANE HATT-I HÜMAYUNU) (3 Kasım 1839)
Fermanla:1-Hıristiyan- Müslüman bütün vatandaşların eşitliği can mal ve namus güvenliği sağlandı. 2-Mal edinme ve miras hakkı tanındı. 3-Müsadere usulü kaldırıldı.
Ferman sayesinde Osmanlı Devleti batılı devletlerin desteğini sağladı ve Mısır meselesinin çözümü kolaylaştı.

KIRIM SAVAŞI
Tarih: 1853-1856
Taraflar: Rusya X Osmanlı+İngiltere+Fransa+Piyomente
Sebep: Osmanlı ordusunun modernleştirilme çalışmaları Rus çarı I.Nikola’nın hoşuna gitmemiş ve Osmanlı ordusu güçlenmeden önce saldırmayı düşünmüştü.
Sonuç: Paris Antlaşması ile savaş sona erdi.
Önemi: 1-Avrupalı devletler ilk bir savaşta Osmanlılara yardım ettiler. Çünkü Rusya’nın Osmanlıları yıkarak topraklarına yerleşmesini istemiyorlardı. 2-Bu savaş sırasında Osmanlı Devleti ilk kez dış borç aldı ( İngiltere’den).

PARİS ANTLAŞMASI:
Tarih:1856
Taraflar: Rus- Osmanlı+ İngiltere+Fransa+Avusturya+Sardunya
Önemi: Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayıldı ve toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin garantisi altına alındı.

ISLAHAT FERMANI (1856):
Fermanla: 1- Hıristiyan vatandaşların can ve mal güvenliği sağlanacaktı. 2- Hıristiyanlara din ve eğitim özgürlüğü tanınacaktı. 3- Gayrı müslimlerde devlet memurluğu ve askerlik yapabilecekti. 4- Gayrı müslimler de taşınmaz mallar satın alabileceklerdi (ev gibi). 5-İltizam usulüne son verilecek.
Islahat Fermanı Paris Antlaşması ile güvence altına alınmıştır.

ABDÜLAZİZ DÖNEMİ
*İntihar eden ilk Osmanlı padişahıdır.
*Avrupa’ya giden ilk Osmanlı padişahıdır.
*Yavuz Sultan Selim’den sonra Mısır’a giden ilk Osmanlı padişahıdır.

ŞARK MESELESİ-TÜRK MESELESİ
Şark Meselesi V. Yüzyılda Huğ kavimlerinin Avrupa’ya gelişi ile başlar.
Şark Meselesi 1815 Viyana Kongresi’nde Rus çarı Aleksander tarafından ortaya atılmıştır. Avusturya Rusya Fransa İngiltere arasında Osmanlı topraklarının paylaşılmasıdır.
Şark meselesine göre:
1-Türkler Avrupa’dan atılmalı
2-Türkler Balkanlardan atılmalı
3-Türkler Anadolu’dan atılmalı
4-Mümkünse Orta Asya’ya dönmeleri sağlanmalıdır.

V. MURAT DÖNEMİ
*Abdülaziz’den sonra tahta çıkan V.Murat akıl sağlığı bozulunca tahttan indirildi ve yerine II.Abdülhamit tahta çıktı.

II.ABDÜLHAMİD DÖNEMİ:
*II.Abdülhamit Tanzimat’ın son meşrutiyetin ilk padişahıdır. İslamcı ve Alman yanlısı bir politika izlemiştir.

MEŞRUTİYET (1876-1878) (20 Mart 1877- 14 Şubat 1878)
I.Meşrutiyet Meclisi ikiye ayrılıyordu: 1- Meclis-i Mebusan (Milletvekilleri halk tarafından seçilirlerdi.) 2-Meclis-i ayan (Devletin ileri gelenleri padişah tarafından seçilirlerdi.)
I.Meşrutiyet Meclisi ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-ı Esasi’yi uygulamıştır. Bu anayasa padişahı yeniden açma şartı ile meclisi kapatma yetkisi veriyordu. II.Abdülhamid 1877-78 Osmanlı-Rus savaşındaki yenilgiyi bahane ederek meclisi kapatmıştır.
I.Meşrutiyet Meclisi’nde 44 Hıristiyan 4 Yahudi 71 Müslüman milletvekili ile padişahın atadığı 26 ayan vardı.

1877-1878 OSMANLI- RUS SAVAŞI (93 HARBİ)
Sebep:Osmanlı Devleti Sırbistan ve Karadağ’a ayrıcalıklar verilmesini kabul etmiyordu.
Sonuç: Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile savaş sona erdi.
Önemi: Bu savaş sırasında Kafkaslardan ve Balkanlardan Osmanlı topraklarına en büyük göç yaşanmıştır.

BERLİN ANTLAŞMASI
Tarih:1878
Taraflar: Osmanlı+İngiltere-Rusya
Maddeleri: 1- Sırbistan Karadağ ve Romanya bağımsız oldu. 2- Bulgaristan üçe ayrıldı. A)Bulgar Prensliği B) Makedonya C) Doğu Rumeli 3-Doğu Anadolu’da Ermenilerin oturduğu yerde ıslahat yapılacak. 4-Bosna-Hersek hukuki olarak Osmanlılara bağlandı ve yönetimi bir süre için Avusturya’ya bırakıldı. 5-Kars Ardahan ve Batum Ruslara bırakıldı Doğubeyazıt ise Osmanlılarda kaldı.
Önemi: 1-Rusya ile imzalanan Ayastefanos Antlaşması’nı geçersiz kılmıştır. 2-Osmanlıların başına Ermeni meselesini açmıştır. (Rusya bundan böyle Akdeniz’e inmek için doğuda bir Ermeni devletinin kurulması için çalışacaktır. İngiltere ise kendisine bağlı bir Ermeni devleti kurdurarak Rusya’nın Akdeniz’e inmesini engellemeye çalışacaktır.) 3-Bu antlaşma Panslavizm akımının bir zaferidir. 4- Berlin Antlaşması’nda arabuluculuk yapan İngiltere bunun karşılığı olarak Kıbrıs adasına yerleşmiştir.

1885 İSTANBUL ANTLAŞMASI
Taraflar: Osmanlı-Mısır
Önemi:İngiltere’nin Mısır’daki varlığı resmiyet kazandı.

DÖMEKE MEYDAN SAVAŞI
Tarih: 1897
Taraflar: Osmanlılar X Yunanlılar
Sebep girit’in Yunanistan’a bağlanmak istemesi
Sonuç: Osmanlılar yendiği halde Batılı devletlerin isteği ile İstanbul’da bir antlaşma yapılarak savaşa son verildi.

1897 İSTANBUL ANTLAŞMASI
Taraflar: Osmanlılar- Yunanlılar
Önemi: Girit özerk hale geldi. (II.Meşrutiyet’in ilan edildiği sıralarda Yunanistan Girit’i işgal etti ve adayı Yunanistan’a bağladı. Balkan savaşları sonunda imzalanan Atina Antlaşması ile Girit Yunanistan’a bağlandı.)

DÜYUN-I UMUMİYE
II.Abdülhamid döneminde Osmanlılar dış borçlarını ödeyemeyince Avrupalı devletler alacaklarına karşılık Düyun-ı Umumiye (Genel Borçlar) idaresini kurdular (1881). Başında alacaklı devletlerin bulunduğu idare tütün ispirto pul tuz ve orman gelirlerine el koydular. Böylece Osmanlılar ekonomik bağımsızlıklarını kaybettiler.

ERMENİ MESELESİ

II.MEŞRUTİYET
II.Meşrutiyet’in I.Meşrutiyet’ten tek farkı II.Meşrutiyet meclisinde siyasi partilerin olmasıdır.
*II.Meşrutiyet’in getirdiği karışıklık ortamında Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Avusturya Bosna-Hersek’i Yunanistan Girit adasını kendi topraklarına kattığını ilan etti. VI.Mehmet 1919’da Meclis-i Mebusan’ı kapattı.

31 MART OLAYI (1909)
Sebep: Meşrutiyet’i ortadan kaldırıp II.Abdülhamid’i tahttan indirmek.
Sonuç: Hareket ordusu isyanı bastırdı. II.Abdülhamid tahttan indirilerek


*****************************************************


Osmanlı Devleti'nin İmzaladığı Antlaşmalar
Atina Antlaşması (14 Kasım 1913)
Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında yapıldı.
1.Girit adası , Yanya ve Selanik Yunanistan’a verilecek
2.Gökçeada, Bozcaada ve Meis dışındaki bütün adalar Yunanistan’a bırakılacak
3.Yunanistan’da kalan Türkler’in durumu ve sahip olacakları haklar daha sonra saptanacak.

Ayastafanos Antlaşması (1878)
1.Büyük bir Bulgaristan krallığı kurulacak
2.Bosna-Hersek’e özerklik verilecek
3.Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık verilecek
4.Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Rusya’ya verilecek
5.Tesalya Yunanistan’a verilecek
6.Girit ve Ermenistan’da ıslahat yapılacak
7.Osmanlı Devleti; Rusya’ya tazminat ödeyecek

UYARI: Ayastafanos ve Sevr antlaşmaları imzalanmasına rağmen uygulanamadı.
NOT: Osmanlı Devleti; Rusya’ya vereceği savaş tazminatının çok ağır olması nedeniyle bunun yarısı karşılığında Kars, Ardahan, Doğu Bayezit, Eleşkir ve Batum’u Rusya’ya verdi.

Berlin Antlaşması (1878)
Rusya’nın Osmanlı Devletini parçalamasını kabul etmeyen Avrupalı Devletler, olaya mudahale ettiler. İngiltere, Fransa, Osmanlı, Rus, Avusturya ve Almanya Berlin’de toplanarak yeni bir antlaşma imzaladılar.

Antlaşmanın Maddeleri
1.Bulgaristan üçe ayrıldı.
a)Makadonya Osmanlı Devletine bırakıldı
b)Doğu Rumeli özerk oldu.
c)Osmanlı Devleti’ne bağlı ve vergi ödeyen bir Bulgar Prensliği kuldu.
2.Bosna-Hersek Osmanlı Devleti’ne hukuken bağlı olacak, fakat Avusturya’ya bırakılacak
3.Karadağ, Sırbistan ve Romanya bağımsız olacak
UYARI: Osmanlı Devleti’nin çoğunluğu bağımsızlık elde etti.
4.Kars, Ardahan ve Batum Ruslar’a; Doğu Bayezit Osmanlı Devleti’ne bırakılacak
NOT: 16 Mart 1921 yılında Ruslar’la yapılan Moskova antlaşmasıyla Kars ve Ardahan Türkiye’ye; Batum ise Gürcistan’a bırakıldı.
5.Tesalya Yunanistan’a bırakılacak
6.Ermeniler’in oturduğu bölgede ıslahatlar yapılacak
UYARI: Ermeni sorunu ilk defa uluslararası bir antlaşmada geçerek, dünya gündemine girdi.
7.Osmanlı Devleti; Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecek

Sonuçları:Osmanlı-Alman yakınlaşması başladı.
NOT: Almanya’nın bu konferansta Osmanlı Devleti’ne yakınlık göstermesi Osmanlı-Alman dostluğunu getirdi.
Anlaşmadan önce Osmanlı Devleti Berlin antlaşmasında İngiltere’nin desteğini almak için; Kabrıs’ı İngilizler’e üs olarak verdi.
Bucaş Antlaşması (1672)
Lehistan’ın Osmanlıların himayesinde bulunan Ukrayna Kazaklar’ına saldırması üzerine lV. Mehmet ve Köprülü Fazıl Ahmet Paşa sefere çıkar. Lehistan’ın barış istemesi üzerine Bucaş antlaşması imzalanır.
Antlaşmanın Hükümleri

1.Podolya toprakları Osmanlı Devletine bırakılacak
2.Ukrayna Türk himayesinde olacak
3.Lehistan Osmanlı Devletine vergi ödecek

Sonuçları:
1) Lehistan Diyet meclisinin anlaşmadaki vergi maddesini kabul etmemesi üzerine savaş dört yıl daha sürdü.
2)Savaşın Sonunda yılında vergi maddesi anlaşmadan çıkartılarak Bucaş antlaşması yürürlüğe girdi. (1676 Zoravno antlaşması ile yürürlüğe girdi.)
Not: Bucaş antlaşması, Osmanlı Devleti’nin batıda son toprak kazandığı antlaşmadır
Bükreş Antlaşması (1812)
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yapıldı. Böylece Ruslar’la yapılan savaş da sona erdi. Buna göre;

1.Eflak ve Boğdan; Osmanlı Devleti’ne geri verildi.
2.Prut nehri iki devlet arasında sınır oldu.
3.Sırbistan’a ayrıcalıklar verilmesi kabul edildi.
UYARI: Osmanlı Devletinde; ilk defa bir azınlık topluluğu ayrıcalıklar elde etti. Bu olay, milliyetçilik hareketlerin hızlanmasına neden oldu.

Sonuçları:Osmanlı Devleti Rusya’ya karşı biraz daha geriledi.
Not:Bu olaylar dış politika da sürerken, İstanbul’da kabakçı Mustafa isyanı çıktı. lll. Selim 1807 yılında tahttan indirildi. Yerine lV. Mustafa padişah oldu. Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa paşa’nın İstanbul’a gelmesiyle lV. Mustafa tahttan indirilerek yerine ll. Mahmut tahta getirildi. (1808)

Edirne Antlaşması (1829)
1.Yunanistan bağımsız olacak
2.UYARI: Osmanlı Devletinden ayrılarak ilk defa bağımsız olan azınlık Yunanistan oldu.
3.Eflak, Boğdan ve Sırbistan iç işlerinde serbest olacaklar
4.Kafkaslar’da ve Rumeli’de bazı yerler Ruslar’a bırakılacak
5.Rus ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçebilecekler
6.Rusya’ya savaş tazminatı verilecek

Önemi
1)Ruslar’a yüklü miktarda savaş tazminatı ödendi. Bu durum ıslahatların yapılmasını zorlaştırdı.
2)Bükreş antlaşmasıyla ilk ayrıcalık kazanan Sırplar, bu antlaşma ile Özerk oldular.
3)Dengelerin değiştiğini iddia eden Fransa, Cezayir’i işgal etti. (1830) Böylece Osmanlı Devleti’nin, kuzey Afrika’da ilk kaybettiği toprak Cezayir oldu.

Edirne-Segedin Antlaşması
Nedenleri
1)Osmanlı kuvvetlerinin Erdel Beyi Hunyadi Yanoş’a yenilmesinin Avrupalılar’ı cesaretlendirmesi
2)Avrupa’da Osmanlılar’a karşı bir haçlı ordusunun oluşturulması
3) Karamanoğullarının Anadolu’da saldırıya geçmesi
Not: Osmanlı Devleti bütün bu olumsuzluklara rağmen savaşamayacağını düşünerek kendi aleyhinde olan bu antlaşmayı Macar kralı ile yaptı.

Antlaşma Maddeleri
1)Sırp krallığı Osmanlılara vergi vermek koşuluyla bağımsız olacak
2)Tuna nehri iki devlet arasında sınır olacak
3)Eflak, Osmanlılara vergi vermek koşuluyla Macaristan’a bağlanacak
4)Antlaşma on yıl süreyle geçerli olacak
Sonuçları
1.Osmanlılar’ın Balkanlarda imzaladığı ilk antlaşmadır.
2.Osmanlılar’ın Balkanlarda rahatlanmasını ve yeniden toparlanmasını sağladı.
3.ll. Murat tahtı 12 yaşındaki oğlu ll. Mehmet’e bıraktı.
Not: ll. Murat, tahtı kendi isteği ile bırakan tek Osmanlı Padişahı’dır.

Ferhat Paşa Antlaşması (1590)
Nedenleri:
1)Safevi Şahı’nın ölümü üzerine lll. Murat bu durumdan yararlanmak istemesi
2)Osmanlı ordularının Aşağı kafkasya bölgesi olan Hazar denizi kıyılarına kadar ilerlemeleri üzerine İran’ın barış istemesi

Sonuçları :Buna antlaşmaya göre; Azerbeycan, Gürcistan, Luristan, Dağıstan, Tiflis, Şiran ve Tebriz Osmanlı Devletine verilir.
Not: Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti doğudaki en geniş sınırlarına ulaştı. İlk defa Hazar denizine kadar ulaştı.

Hünkar İskelesi Antlaşması (1833)
Antlaşmanın Maddeleri
1.Osmanlı Devleti ve Rusya, savaş zamanlarında birbirlerine yardım edecekler
2.Osmanlı Devletine herhangi bir saldırı olursa Rusya, Osmanlı Devletine yardım edecek. Ancak, Rusların masraflarını Osmanlı Devleti ödeyecek
UYARI: Rusya; Osmanlı Devletini himayesine böylece aldı.
3.Rusya’ya bir saldırı olursa, Osmanlı Devleti sadece boğazları kapatacak. (Asker ve Donanma göndermeyecek)
UYARI: Ruslar’ın Boğazlar üzerinde yeni haklar elde etmesini ve boğazlar sorununun doğmasına neden oldu. Rusya’nın Karadeniz’deki güvenini artırdı.
4.Antlaşma sekiz yıl sürecek

Önemi:
1)Osmanlı Devleti’nin boğazlar üzerindeki egemenlik hakkını kullanarak imzaladığı son antlaşmadır. Bundan böyle boğazlar sorunu uluslararası konferanslarda çözülecek
2)İngiltere ve Fransa’nın çıkarlarını tehlikeye düşürdü.

İstanbul (İbrahim Paşa) Antlaşması (1533)
Kanuni, İran üzerine sefer düzenlemek amacında olduğundan bu antlaşmayı imzaladı. Bu antlaşmaya göre;
1.Avusturya kralı protokol bakımından Vezir-i Azama denk sayılacak
2.Avusturya, Jan Zapola’nın Macar karllıını tanıyacak
3.Avusturya, Osmanlı Devletine vergi verecek.

Sonuçları:
1)Avusturya; Osmanlı Devleti’nin üstünlüğünü kabul etti.
2)Osmanlı Devleti, Avusturya üzerinde yaptırım gücüne sahip oldu.
3)Macar kralı’nın ölümü üzerine Ferdinand, Budin’i aldı. Bunun üzerine Kanuni Budin’e bir sefer düzenleyerek, burayı alarak Budin’i eyaletini kurdu.(1541) Böylece Macaristan’ın bir kısmı Osmanlı Devletine bağlandı.
4)Avusturya ile İstanbul antlaşması esas alınarak bir antlaşma imzalandı. Böylece Macaristan üçe bölündü. Bunlar;
a)Osmanlılara bağlanan
b)Avusturya’ya bırakılan Kuzey Macaristan
c)Osmanlı Devletinin himayesinde olan Macaristan.


İstanbul Antlaşması (1700)

Rusya, kutsal ittifaka sonradan katıldığından ve daha karlı bir antlaşma yapmak için savaşı sürdürmesinden dolayı, Rusya ile ayrı bir antlaşma yapıldı.
Antlaşmanın Maddeleri
1.Azak kalesi Rusya’ya bırakıldı.
Not: Ruslar, Azak kalesiyle Karadeniz’e ilk defa bir çıkış elde ettiler.
2.Ruslar İstanbul’da bir elçi bulundurabilecekler.
3.Kudüs’ü serbestçe ziyaret edebilecekler.
Not: Ortodoksların liderliği yolunda bir adım attılar.

Sonuçları
1)Osmanlı Devleti Rusya’ya karşı ilk defa bu antlaşma ile toprak kaybetti.
2)Osmanlı Devleti, Rusya’ya verdiği bu hakları daha sonra geri almak için gerileme döneminde yoğun savaşlar yapacak

NOT:Ruslarla ilk antlaşma olan Bahçesaray Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Çehrin kalesini alması üzerine 1681 yılında yapıldı.

İstanbul Antlaşması (29 Eylül 1913)
Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında yapıldı. Buna göre;
1.Bulgaristan; Kırklareli, Dİmetokya ve Edirne’yi geri verecek
2.Türk-Bulgar sınırı Meriç nehri olacak
3.Kavala ve Dedeağacı Bulgaristan’a bırakılacak
4.Antlaşmanın Bulgaristan’da kalan Türklerle ilgili maddeleri ise şunlardı;
5.Bulgaristan’da kalan Türkler, Bulgarlarla eşit hakara sahip olabileceklerdi.
UYARI: İlk defa Türkler azınlık satatüsüne sahip olabildiler.
a)Dileyen Türkler, dört yıl içinde Osmanlı Devleti’ne geri dönebileceklerdi.
b)İlk ve Ortaokullarda Türkçe eğitim yapılabilecek
c)Bulgaristan’da kalan Türkler, mülk edinebilecek
d)Türkler, Müftülerini kendileri seçebilecekler

Karlofça Antlaşması (1699)
1.Temeşvar ve Banat hariç bütün Macaristan ve Erdel Avusturya’ya bırakıldı.
2.Podolya ve Ukrayna Lehistan’a verildi.
3.Mora ve Dalmaçya kıyıları Venedik’lere bırakıldı.
4.Antlaşma 25 yıl geçerli olacak

Sonuçları
1)Karlofça antlaşmasıyla Osmanlı Devleti ilk defa büyük çaplı bir toprak kaybına uğradı.
2)Avrupalılar savunmadan saldırıya geçtiler.
3)Osmanlı Devletini’nin askeri gücünün yetersizliği ortaya çıktı.
4)Osmanlı devletinin topraklarının paylaşılmaya yönelik yapılan ilk antlaşmadır.
5)Macaristan’ın kaybedilmesiyle, Osmanlı Devleti’nin Orta Avrupa egemenliği son buldu.
6)Kutsal İttifaka karşı sefere çıkan ll. Mustafa, ordusunun başında sefere çıkan son Osmanlı padişahıdır.
7)Rusya karlofça antlaşması ile bir ateşkes imzaladı. Barış antlaşması ise bir yıl sonra İstanbul’da yapıldı.

Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639)
İran’ın hileyle Bağdat’ı işgal etmesi nedeniyle lV. Murat, Revan ve Bağdat olmak üzere İran’a iki sefere düzenler. İran’ın barış istemesi üzerine Kasr-ı Şirin antlaşması imzalandı. Buna göre;
1)Azerbeycan ve Revan İran’a bırakıldı.
2)Bağdat Osmanlılara verildi
3)Zağaros dağları iki devlet arasında sınır oldu.
Not: Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti ve İran arasında uzun süreli bir barış hakim oldu. Bugünkü Türk-İran sınırı bu antlaşmaya göre çizildi.

Küçük Kaynarca Antlaşması (1774)
Maddeleri
1.Kırım, dini bakımdan Halife’ye bağlı kalmak koşuluyla bağımsız olacak
-Kırım’ın ayrılması ile ilk defa bir müslüman ülke Osmanlı Devletinden ayrılarak bağımsız oldu.
-İlk defa halifelik siyasi bir amaçla kullanıldı. İlk defa halifelik uluslar arası bir antlaşmada geçti.

2.Ruslar, Osmanlı Devletindeki Ortodokslar’ın koruyuculuğunu üstlenecek
-Fatih zamanından beri Osmanlı Himayesinde bulunan Ortodokslar, bu antlaşma ile Rusların himayesine verildi.
-Rusya, Ortodoksları bahane ederek içişlerimize karışma fırsatını elde etti.

3.Ruslar, İstanbul’da devamlı bir elçi bulundurabilecek
4.Azak kalesi ve dolayları Rusya’ya verilecek
-Karadeniz bir Türk gölü olmaktan çıktı.

5.Rusya, Karadeniz ve Akdeniz’de donanma bulundurabilecek
6.Rusya, Osmanlı topraklarında ticaret yapabilecek ve kapitülasyonlardan yararlanabilecek
-İlk defa Rusya’ya Kapitülasyon verildi.

7.Ruslar, diledikleri yerlerde konsolos açabilecekler
-Rusların içişlerimize karışmasına ve azınlıkları kışkırtmalarına neden oldu.

8.Rusya’ya savaş tazminatı ödenecek
-Osmanlı Devleti, tarihte ilk defa savaş tazminatı ödedi.
9.Rusya, şartlı olarak Eflak, Boğdan, Basarabya ve Ege adalarını geri verecek

Kütahya Antlaşması (1833)
Nedenleri
1)M. Ali Paşa’nın Osmanlı Ordusunu yenerek Adana’ya girmesi. Ardından bir Osmanlı Ordusunu da Konya’da yenmesiyle kendisine İstanbul yollarının açılması
2)ll. Mahmut’un Rusya’dan yardım istemesi üzerine Rus donanmasının İstanbul’a gelmesiUYARI: Rusya’nın İstanbul’a gelmesi; Mısır sorununu uluslararası bir mesele haline getirdi.
3)Rusya’nın Osmanlı Devleti üzerinde nufuz sahibi olmasını istemeyen İngiltere ve Fransa’nın araya girmesi nedeniyle; Osmanlı Devleti ile M.Ali Paşa arasında; İngiltere ve Fransa’nın baskısıyla Kütahya antlaşması yapıldı.

Antlaşmanın Maddeleri
1.Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliğinin yanında Suriye valiliği de verildi.
2.M. Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’ya Cidde valiliğinin yanında Adana valiliği de verildi.

Sonuçları:
1)İki taraf da bu antlaşmadan memnun olmadığından yeniden savaş hazırlıklarına giriştiler.
2)Osmanlı Devleti; Kavalalı Mehmet Ali Pasa’nın ikinci bir isyanı durumunda İngiltere ve Fransa’nın yardımlarına güvenmediğinden Rusya ile Hünkar İskelesi antlaşmasını yaptı.

Londra Boğazlar Antlaşması (1841)
Nedenleri
1)Hünkar İskelesi antlaşmasının süresinin bitmesi üzerine İngiltere, boğazlar sorununu çözmek istiyordu.
2)Bu antlaşma İngiltere ve Fransa’nın çıkarlarına ters düştüğünden bu sorunu çözmek istemesi
3)Mısır sorunun çözülmesiyle sıra boğazlara geldi.

Antlaşmanın Maddeleri
1.Boğazlar, Osmanlı Devletinin hakimiyetinde kalacak
UYARI: Boğazlar; ilk defa uluslararası statüye bağlandı
2.Boğazlar; Bütün devletlerin savaş gemilerine kapatılacak
UYARI: Rus donanması Karadeniz’e hapsedildi. Böylece Rusya’nın boğazlardaki hakimiyeti son buldu.

Sonuçları
1)Osmanlı Devleti’nin boğazlar üzerindeki hakları sınırlandırıldı.
2)Boğazların koruyuculuğu beş devlete bırakıldı. Bunlar; İngiltere, Fransa, Avusturya, Rusya ve Osmanlı Devletleriydi.
3)Avrupa’lı devletler, Rusya’nın aşırı isteklerini engellediler.
4)İngiltere ve Fransa bu antlaşmada karlı çıkmış, Rusya ise zararlı çıkmıştı.
5)Osmanlı Devleti’nin İngiltere ile 1838 yılında imzaladığı Baltalimanı ticaret antlaşması nedeniyle, Osmanlı Devleti İngiltere’nin bir açık pazarı haline geldi.


LONDRA KONFERANSI (SÖZLEŞMESİ) (1840)
Nedenleri:
1)Osmanlı Devleti’nin Rusya ile Hünkar İskelesi antlaşmasını imzalamasının Avrupalı devletleri rahatsız etmesi.
2)Avrupalılar, Mısır sorununu Osmanlı Devleti’nin bir iç sorunu olmaktan çıkarıp bir Avrupa sorunu haline getirmesi.
3)Kavalı M. Ali Paşa’nın yeniden isyan ederek Osmanlı Ordusunu Nizip’te yenmesini Avrupalılar’ın fırsat bilmesi.
4)Osmanlı Devleti 1838’de İngiltere’ye yeni ticari ayrıcalıklar tanıyarak desteğini almaya çalıştı. (Baltalimanı antlaşması)
5)İngiltere, Avusturya, Rusya, Prusya ve Osmanlı Devleti’nin katılmasıyla Londra’da bir konferans düzenlendi.

Londra Antlaşması’nın Maddeleri
1.Mısır, Valiliği Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya bırakıldı.
2.Osmanlı Devleti’nin imzaladığı antlaşmalar Mısır için de geçerli olacaktı.
3.Suriye, Girit ve Adana Osmanlı Devletine bırakıldı.
4.Mısır, Osmanlı Devletine vergi verecek ve Osmanlı donanmasını geri iade edecek

Sonuçları:
1)Mısır’ı destekleyen Fransa bu konferansa katılmadı.
2)Kavalalı Mehmet Ali Paşa bu antlaşmayı kabul etmedi.
3)Osmanlı ve İngiliz donanması Suriye ve Mısır kıyılarını abluka altına aldı. Akka kalesi Mısır’dan alındı. Mehmet Ali Paşa, Londra antlaşmasını kabul etmek zorunda kaldı. Böylece Mısır sorunu çözüldü.
4)Mısır; içişlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devletine bağlı imtiyazlı bir eyalet haline geldi.
5)Bu isyan sırasında, Tanzimant fermanı ilan edildi. (1839)
6)Osmanlı Devleti’nin bir valisine söz geçiremediği ortaya çıktı.

Pasarofça Antlaşması (1718)

Antlaşma’nın Maddeleri
1.Yukarı Sırbistan (Kuzey Sırbistan) Belgrat ve Banat Avusturya’ya verildi.
2.Mora Osmanlılarda kaldı.
3.Dalmaçya, Bosna ve Arnavutluk kıyılarından bazı yerler Venediklere verildi.

Sonuçları
1)Osmanlı Devleti, Karlofça’da kaybettiği Mora’yı geri alarak Ege denzindeki güvenliğini sağladı.
2)Belgrat’ın Avusturya’ya bırakılmasıyla Avusturya’nın Balkanlar siyaseti başladı.
3)İngiltere ve Hollanda bu savaş sırasında arabuluculuk yaptıklarından onlara verilen kapitülasyonlar genişletildi.
4)Bu antlaşma ile batının üstünlüğü kabul edildiğinden köklü ıslahatlara girişildi. Böylece Lale devri başladı.

Prut Antlaşması (1711)
1.Azak kalesi Osmanlı devletine verilecek
2.Demirbaş Şarl ülkesine dönebilecek
3.Ruslar, Lehistan işlerine karışmayacaklar
4.Ruslar, İstanbul’da sürekli elçi bulunduramayacaklar.
5.Osmanlı esirleri geri verilecek

Önemi
1)Osmanlı Devleti bu antlaşma ile Rusya’dan İstanbul antlaşması ile kaybettiği yerleri geri aldı.
2)Bu durum Karlofça antlaşması ile diğer devletlere karşı kaybettiği yerleri geri alma ümidini doğurdu.
3)Rusya, bu antlaşma ile Osmanlı Devletine karşı İstanbul antlaşmasıyla kazandığı avantajları kaybetti.
4)Osmanlı Devleti bu antlaşmadan gerektiği gibi yararlanamadı

Serav Antlaşması (1618)
İran’ın Nasuh Paşa antlaşmasına göre vad ettiği ipekleri vermemesi nedeniyle iki devlet yeniden savaştı. İran’ın yapılan savaşta yenilmesi ve barış istemesi üzerine Nasuh paşa antlaşmasına uyması koşuluyla Serav antlaşması yapıldı.


Uşi Antlaşması (18 Ekim 1912)
1.Osmanlı Devleti Trablusgarb ve Bingazi’yi boşalttı.
UYARI: Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki Son toprağı’da elinden çıktı.
2.Oniki adayı geçici bir süre için elinde bulunduracak.
UYARI: Oniki ada; Balkan savaşları nedeniyle İtalya’ya geçici bir süre için verildi. Ardından l. Dünya savaşında İtalya ile ayrı ittifakta bulunmamız nedeniye burasını geri alamadık. Lonzan antlaşmasında ise; burasını İtalya’ya bıraktık. İtalya; ll. Dünya savaşından sonra Oniki adayı Yunanistan’a bıraktı.
3.İtalya, Kapitülasyonlar’ın kaldırılışında Osmanlı Devleti’ne yardımda bulunacak
UYARI: Kapitülasyon: Osmanlı Devleti’nin Avrupalı Devletlere verdiği ticari ayrıcalıklardır. Osmanlı Devleti’nin ayrıcalıklar verdiği devletler de şunlardır:
1)İlk ayrıcalıklar Fatih döneminde Venedikler’e verildi. (1479)
2)Fransa’ya Kanuni döneminde verildi. (1535)
3)İngiltere’ye lll. Murat döneminde verildi. (1578)
4)Hollanda’ya l. Ahmet döneminde verildi. (1612)
5)Avusturya’ya l. Ahmet döneminde verildi. (1616)
6)Rusya’ya l. Abdülhamit döneminde verildi. (1774)
7)Fransa’ya verilen kapitülasyonlar l. Mahmut döneminde (1740) sürekli hale getirildi. Kapitülasyonlar; Lozan’da kesin olarak kaldırıldı.

Sonuçları:
1)Oniki ada elimizden çıktı.
2)İtalya, Ege ve Akdeniz’e yarleşti.
3)İtalya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan ilk yazılı antlaşmadır.
4)Osmanlı Devleti, bu savaş sırasında İtalya’ya ekonomik ambargo uyguladı.
5)Osmanlı Devleti’nin artık kendi topraklarını dahi koruyamayacak bir durumda olduğunun anlaşılması, Balkan uluslarını cesaretlendirdiğinden, Balkan savaşlarının başlamasına neden oldu.
6)Mustafa Kemal’in Emperyalistler’e karşı ilk mücadelesinin verdiği savaştır.
7)Mustafa Kemal’in, bir halk hareketini organize edebilmesini ve bir nevi kurtuluş savaşının provasını yapmasını sağladı.

Vasvar Antlaşması (1664)
Nedenleri:
1)Avusturya’nın Erdel’in içişlerine karışması
2)Fazıl Ahmet Paşa’nın Uyvar’ı alması

Antlaşma Maddeleri
1.Erdel Osmanlı’ya bağlı kalacak
2.Uyvar ve Novigrad Osmanlılar’a bırakılacak
3.Avusturya savaş tazminatı ödeyecek
4.Avusturya, Erdel’in içişlerine karışmayacak.
Not: Bu antlaşma ile Osmanlı Devletinin Avusturya ile yaptığı son kazançlı antlaşmadır.


Ziştovi Antlaşması (1791)
Nedenleri
1)Fransız ihtilalinin çıkması
2)Fransa’nın Avusturya’ya saldırması
3)Avusturya’nın Fransa’ya karşı savaşabilmek için Osmanlı Devleti ile barış anlaşmasını imzalamak zorunda kalması.

Maddeleri
1)Avusturya işgal ettikleri toprakları boşaltacak
2)Orsova kasabası Avusturya’ya bırakılacak
3)Avusturya, Rusya’ya karşı açık ve gizli hiçbir yardımda bulunmayacak.
-Bu savaş, Osmanlı Devleti ile Avusturya arasındaki son savaştır. Bundan sonra, Avusturya’da gittikçe zayıflayacak.


Zitvatorok Antlaşması (1606)
Nedenleri:
1)Avusturya’nın Kanije kalesine saldırması ve Tiryaki Hasan Paşa’nın burayı güçlü bir şekilde savunması üzerine Avusturya barış istedi.
2)Anadolu’da Celali isyanları
3)İran savaşları nedeniyle l. Ahmet zamanında zitvatoruk antlaşması yapıldı.

Antlaşma Maddeleri
1.Eğri, Kanije ve Estergon kaleleri Osmanlı’ya bırakıldı.
2.Avusturya, Osmanlı Devletine savaş tazminatı ödedi.
3.Avusturya Arşidükası kutsal Roma-Germen İmparatoru kabul edilecek ve protokol bakımından Osmanlı Padişah’ına denk sayılacaktı.

Not: Bu antlaşma ile Osmanlı Devletinin erdi. Böylece 1533 İstanbul Antlaşması ile Avusturya’ya karşı olan siyasi üstünlüğü sona erdi. Böylece bir eşitlik sağlanmıştır


*****************************************************


20. YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU
TRABLUSGARP SAVAŞI (1911-1912) 
A-İtalya’nın Trablusgarp’ı işgalinin Nedenleri 
 
1-Birliğini geç kuran İtalya’nın ham madde ve pazar arayışı
Açıklama: Birliğini geç tamamlayan İtalya sömürgecilik yarışında geç kalmıştır. 1896’da Habeşis¬tan’a saldırdıysa da; İtalya’nın bu saldırısı başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
2-Trablusgarp’ın İtalya’ya yakın olması
3-Osmanlı Devleti’nin Libya’yı(Trablusgarp) savunacak gücünün olmaması
Açıklama: Osmanlı Devleti Trablusgarp’a karadan yardım edemezdi; çünkü Mısır, İtalya’nın Trablus-garp’ı işgalini onayla¬yan İngiltere’nin elindeydi. Donanmasının güçsüzlüğünden dolayı da Osmanlı Devleti Trablusgarp’a denizden yardım edemezdi.
4-İtalya’nın, Trablusgarp’ın işgali için, Avrupa devletlerinin onayını alması
Açıklama:1900’de, Fransa, Fas’ı almasına yar¬dımcı olduğu takdirde Trablusgarp’ı İtalya’nın işgal etmesine razı olabilece¬ğini açıkladı. 1902’de ise Avusturya Bosna-Hersek üzerindeki emellerini İtalya’ya kabul ettirdiği için; İtalya’nın Trablusgarp’a yönelik olan emellerini kabul etti. Fransa’nın işgali altındaki Tunus ile kendi işgali altındaki Mı¬sır arasında Trablusgarp’ı tampon bölge olarak gö-ren ve İtalya’yı bloklaşmada ya¬nında tutmak iste¬yen İngiltere de İtalya’nın Trablusgarp’a yöne¬lik emellerini olumlu karşıladı. İtalya’nın Rusya’nın Boğazlara yönelik olan plan¬larını desteklemesinden dolayı; Rusya da İtalya’nın Trablusgarp’a yönelik olan emellerini onayladı. Almanya ise oluşan blok¬laşma hareketinde İtalya’yı kaybetmek istemedi¬ğinden dolayı İtalya’nın Trab¬lusgarp’a yönelik olan emellerini kabul etti.
5-İtalya’nın, Trablusgarp’ın uygarlıkta geri bırakıl¬dığı ve burada İtal¬yanlara kötü davranıldığı iddi¬ası.
6-İtalya’nın Habeşistan’daki başarısızlığını telafi etmek istemesi
7-İtalyan hükümetinin, kendi halkı karşısında, prestij ar¬tırmak istemesi.
 
B-Trablusgarp’ın İşgali 
Büyük devletlerle gizli görüşmeler yaparak Trab-lusgarp’ı ele geçirme serbestliği elde eden İtalya, haklı bir gerekçe göstermeden 28 Eylül 1911’de Trablusgarp üzerine harekete geçti. Osmanlı böl¬geyi savunabilecek durumda olmadığından dolayı bir grup vatan sever subay(M. Kemal, Enver Paşa, Nuri Conker, Ali Çetinkaya, Fethi Okyar), halkı teşkilatlandırmak için Trablusgarp’a gitti. Bölgeye giden subaylardan Mustafa Kemal Derne ve Tobruk’u teşkilatlandırırken; Enver Paşa Bingazi’yi teşkilatlandırdı. Teşkilatlanmış olan asker ve halk karşısında İtalyanlar başarısız duruma düştüler. İtalya Trablusgarp’ta başarılı olamayaca¬ğını anla¬yınca; Osmanlı’yı barışa zorlamak için On İki Ada’yı işgal etmiştir. Osmanlı bu durum karşısında barışa yanaşmamıştır. Fakat, 8 Ekim 1912’de Bal¬kan Devletleri Osmanlı’ya saldırınca; Osmanlı İ-talya ile Uşi Antlaşmasını imzalamak zorunda kal¬mıştır 
 
C-(QUCHY)Uşi Antlaşması (18 Ekim 1912)
 
 
1-Trablusgarp İtalyanlara verilecek.
2-On İki Ada, Yunan işgali ihtimaline binaen, ge-çici olarak, İtalyanlara bırakılacak.
Açıklama: Balkan Savaşlarından sonra I. Dünya Savaşının başlaması On İki Ada meselesini küllen¬dirdi. Savaş esnasında ise İtilaf Devletleri gizli anlaşmalarla On İki Ada’yı İtalya’ya bıraktılar. Lo-zan Antlaşması ile adalara resmen sahip olan İtalya II. Dünya Savaşından sonra ise bölgeyi Yu¬nanis¬tan’a bıraktı.
Uyarı: On İki Ada meselesi Balkan Savaşları esna¬sında gün¬deme gelmemiştir.
3-İtalya Osmanlı Devletine kapitülasyonların kaldı¬rılması konusunda destek verecek.
4-Trablusgarp dini bakımdan halifeye bağlı kala¬cak.(Böylelikle Osmanlı Devleti Trablusgarp hal¬kıyla olan dini-kültürel bağını sürdürmeyi hedefle¬miştir.) 
 
D-Trablusgarp Savaşının Sonuçları 
1-İtalyanlar Trablusgarp’ı ele geçiremeyince Os¬manlı Devleti’ni barışa zorlamak için On İki adayı işgal etti.
2-Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine Osmanlı Devleti İtalya ile anlaşma yapmak zorunda kaldı.
3-Osmanlı Devleti Kuzey Afrika’daki son toprak parçasını İtalya’ya verdi.
4-Mustafa Kemal Paşa Trablusgarp’ta kazandığı başarılar(Derne-Tobruk) sonucu binbaşı oldu.
5-Kuzey Afrika’da İtalyan sömürgesi başladı
6-On İki Ada fiilen Osmanlı’nın elinden çıktı.
7-İtalyanlar ilk defa Ege Denizi’ne yerleşti.
8-Balkan devletlerinin Osmanlı üzerine harekete geçişi kolaylaştı
9-İttihat ve Terakki Partisi prestij kaybetti.
NOT: Mustafa Kemal ilk defa sömürgeciliğe karşı savaştı.
NOT: Uşi İsviçre’de bir kenttir. 
 
I. BALKAN SAVAŞI (1912-1913)
A-Savaşın Nedenleri
 
1-Rusya’nın Balkanlarda takip ettiği Panslavist po-litika
2-Balkanlardaki gelişmelerin, Osmanlı tarafından, takip edilememesi
3-Fransız ihtilalinin etkisi (Milliyetçilik ve bağım¬sızlık)
4-Türklerin Balkanlardan tamamen atılmak isten¬mesi
Açıklama:Savaş başlamadan önce; Arnavutluk, Make¬donya, Selanik ve Yanya Osmanlı’nın elin¬deydi.
5-Trablusgarp Savaşı esnasında, Osmanlı Devleti’nin güçsüz olduğunun anlaşılması
6-Kiliseler sorununun Balkan devletlerinin lehine sonuçlanması
7-Balkan devletlerinin Osmanlı’ya karşı ittifak kur¬maları
8-İngiltere’nin, 1908’de Estonya’nın başkenti Reval’de yapılan görüşmeler sonucunda, Rusya’yı Balkan politikasında serbest bırakması
B-Katılan Devletler ve Savaşın Sonucu
1-Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan Osmanlı Devleti’ne karşı savaştılar(Bu devletlerin Bulgaristan önderliğinde birleşip; Osmanlı’ya saldırmasında Rusya etkili oldu. Savaş 8Ekim 1912’de Karadağ’ın Osmanlı topraklarına saldırması ile başladı. Bulgarlar Çatalca’ya kadar gelmeyi başarırken; Rauf Orbay’ın Hamidiye Kruvazörü ile yap¬tığı başarılı mücadelelere rağmen Yunanlılar Ege Adalarını işgal etmeyi başarmıştır.)
2-Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenilerek Ça¬talca’ya kadar geriledi
C-Osmanlı’nın Başarısızlığının Nedenleri
1-Ordunun siyasete ka¬rışması
2-Savaştan önce askerlerin bir bölümünün terhis edilmesi 
3-Ordunun savaşa hazır olmaması
4-Osmanlı donanmasının yetersiz olması
5-Avrupa devletlerinin Balkan uluslarını desteklemesi
6-İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Balkan sınırlarının değişmeyeceğine dair verdikleri teminata güvenen Osmanlı’nın Balkanlar’da gelişen olayları takip etmemesi.
7-Balkan devletlerinin birlikte hareket etmesi
8-Balkan devletlerinin ulaşım ve iletişim imkan-larını etkisiz hale getirmelerinden dolayı Osmanlı ordusunda iletişim ve ulaşım bozukluğu olması.
9-Osmanlı’nın siyasal yalnızlık içinde olması. 
 
 
D-Londra Antlaşması (30 Mayıs 1913) 
 
1-Midye-Enez çizgisinin batısındaki topraklar Bal-kan devletlerine bırakıldı(Osmanlı, Gelibolu Yarı-madası hariç olmak üzere, Doğu Trakya ve Balkan topraklarının tamamını kaybetti.)
2-Ege adalarının durumu ve Arnavutluğun sınır durumu büyük devletlerin kararına bırakıldı
Açıklama: Ege Adaları fiilen elden çıkmıştır. I. Dünya Savaşı başlayınca; Ege Adaları meselesi askıya alınmış; Lozan Antlaşması ile Ege Adaları resmen Yunanistan’a verilmiştir 
 
E-I. Balkan Savaşının Sonuçları
1-Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki varlığı ta-mamen sona erdi.
2-Edirne ve Kırklareli Bulgaristan’a bırakıldı
3-Gökçe Ada ve Bozca Ada hariç, Ege Adaları fiilen elden çıktı
4-28 Kasım 1912’de, Arnavutluk, bağımsızlığını i-lan etti. Bu durum İslamcılık politikasını da olum-suz etkiledi. (Osmanlı Devleti’nden ayrılan son Balkan devleti Arnavutluktur.)
5-İttihat ve Terakki Partisi, 23 Ocak 1913’de dü-zenlediği Bab-ı Âli Baskını sonucunda hükümeti tam olarak ele geçirdi. (Bu partinin resmî iktidar dönemi başladı.)
Açıklama:İttihat ve Terakki Partisi 1889’da kuru-lan II. Meşrutiyetin ilanında etkili olan, 31 Mart O-layından itibaren yönetimde etkili olmaya başla-yan, II. Meşrutiyet Döneminde Türkçülüğü devle-tin siyasi düşüncesi haline getiren, Osmanlı Devle-tini I. Dünya Savaşına sokan bir partidir.
6-Mustafa Kemal’in ordunun siyasete girmemesi şeklindeki görüşünün doğruluğu ispatlandı.
7-Bulgaristan Ege Denizi’ne ulaşmıştır.
8-Balkan devletleri arasındaki anlaşmazlık sonu-cunda II. Balkan Savaşı çıkmıştır.
9-Balkanlar’dan Anadolu’ya göç başladı
10-Mustafa Kemal siyaseti bırakmıştır.
Açıklamalar:
1-I. Balkan Savaşında İstanbul tehdit altına gir-miştir.
2-Londra Antlaşması II. Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine yürürlükten kalkmıştır. 
 
II. BALKAN SAVAŞI
A-Savaşın Nedenleri 
 
1-Bulgaristan’ın I. Balkan Savaşı sonucunda en bü-yük payı alması (Özellikle Makedonya üzerindeki anlaşmazlıklar) ve Ege Denizine ulaşmasından do-layı Balkan devletlerinin aralarında anlaşmazlığa düşmesi.
2-Bulgaristan’ın Ege Denizi’ne kadar genişlemesini Yunanistan’ın uygun görmeyişi.
3-Osmanlı Devleti’nin bölgeden çekilmesiyle mey-dana gelen otorite boşluğu
Yunanistan’ın çalışmaları sonucunda Sırbistan, Karadağ ve Romanya Bulgaristan’a karşı birleş-miştir. Bulgaristan’ın zor durumda olduğunu gören Enver Paşa harekete geçerek, Edirne ve Kırk-lareli’ni Bulgarlardan almıştır.
II. Balkan Savaşı sonucunda Bulgaristan yenildi.
B-Savaş Sonucunda Yapılan Antlaşmalar
1-Bükreş Antlaşması (10 Ağustos 1913):
Balkan devletleri arasında yapıldı.
Açıklamalar:
1-Bulgaristan I. Balkan Savaşı’nda aldığı toprakla¬rın büyük bir kısmını kaybetti.
2-Bükreş Antlaşması Balkanlarda huzuru sağlaya¬madı.
3-Bu antlaşmaya Osmanlı Devleti katılmadı.
4-Bulgaristan Ege Denizi ile bağlantısını devam ettirdi.
2-İstanbul Antlaşması (29 Eylül 1913)
İstanbul Antlaşması Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında imzalandı. 
Antlaşmanın İçeriği:
1-Meriç nehri iki ülke arasında sınır kabul edildi.
2-Edirne, Kırklareli Dimetoka ve Kırkağaç Osmanlı Devle¬tinde kaldı.
3-Bulgaristan’daki Türklerin yasal hakları garanti altına alındı.
4-Bulgaristan’daki Türklerin; isterlerse dört yıl içe¬risinde Türkiye’ ye göç edebilecekleri karalaştırıldı.
Açıklamalar:
1-Bulgaristan’ın Ege Denizi ile bağlantısı kesilmedi.
2-Bu günkü Türk-Bulgar sınırı yaklaşık olarak çi-zildi.
3-Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı öncesinde; sa¬vaş esnasında Bulgaristan üzerinden Almanya ile kara bağlantısı kurabilmek için Dimetoka’yı Bulga¬ristan’a bıraktı. 
 
3-Atina Antlaşması (14 kasım 1913 
 
Atina Antlaşması Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında imza¬landı.
Antlaşmanın İçeriği:
1-Yunanistan’daki Türklerin hakları güvence altına alındı.
2-Yanya, Girit ve Selanik Yunanistan’a bırakıldı.
3-Ege Adalarının durumu büyük devletlerin kara¬rına bırakıldı.
Not: Büyük devletler 16 Kasım 1913’te aldıkları karar ile İmroz, Bozcaada ve Meis dışındaki Ege Adalarını Yunanistan’a, On İki Adayı da İtalyanlara verdiler.
4-İstanbul Antlaşması (13 Mart 1914):
İstanbul Antlaşması Osmanlı devleti ile Sırbistan arasında imzalandı. Osmanlı’nın Sırbistan ile sınırı olmadığı için; bu antlaşma ile yal¬nızca Sırbistan’da kalan Türklerin hakları görü¬şüldü.
I.Dünya savaşının başlamasıyla Japonya da sa¬vaşa girmiş; Uzak doğudaki Alman sömürgelerini ele geçirerek kısa süre içinde amacına ulaşmış ve sa¬vaştan çekilmiştir.
 
D-İttifak Grubu(Bağlaşma 
 
1-Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,
2-Almanya, 3-İtalya( İtalya savaş başlamadan önce İttifak gru¬bundaysa da savaş başladıktan sonra; Avus¬turya ile çıkarları çatıştığı, Almanya’dan beklediği başarıyı bulamadığı, isteklerine İtilaf bloğunda ulaşacağına inandığı ve Gizli Antlaşmalarla kendi¬sine yapılan teklifleri cazip bulduğu için 1915’den itibaren İtilaf bloğuna geçmiştir.)
4-Osmanlı Devleti
5-Bulgaristan (Bulgaristan’ın savaşa girmesi ile Almanya ile Osmanlı arasında kara bağlantısı ku¬rulmuştur.)
NOT: Balkan Savaşları Osmanlı ile Bulgaristan’ın
I. Dünya Savaşına girmesinde etkili olan ortak se-beptir.
E-İtilaf (Anlaşma) Grubu
1-İngiltere
2-Fransa
3-Rusya
4-İtalya
5-Japonya
6-Sırbistan( Savaştan sonra Yugoslavya’nın çatısı altında siyasi varlığı sona erdi)
7-Romanya( Rusya’nın baskıları ve Avusturya topraklarındaki emellerinin bir sonucu olarak sa¬vaşa girdi)
8-Belçika(Almanya’nın Fransa’ya saldırırken Bel¬çika üzerinden geçmesi, Belçika’yı savaşın içine çekti.)
9-Karadağ (Savaştan sonra Yugoslavya çatısı al¬tında siyasi varlığı sona erdi.)
10-Yunanistan (Savaşın başlangıcında, gidişatında ve sonucunda önemli bir etkisi olmayan Yunanis¬tan; savaşa en son katılan devlettir.)
11-Portekiz
12-ABD(ABD Almanya’nın ticaret ve yolcu ge¬milerini batırması ve ABD ile arasında gerginlik bulunan Meksika ile işbirliği yapması üzerine 2 Nisan 1917’de savaşa katıldı. ABD’’in savaşa gir¬mesiyle savaşın dengesi itilaf lehine bir şekil aldı. Savaşın başlangıcında etkili olmayan ABD savaşın sonu¬cunda etkili olmuştur. ABD savaşa girerken Wilson Prensiplerini yayınladı. ABD’nin savaşa girmesi savaşın süresinin kısalma¬sında, savaşın İtilaf Devletleri lehine sonuçlanmasında, Rusya’nın savaştan çekilmesinden dolayı oluşan boşluğun doldurulmasında etkili oldu. ABD savaşa girmekle tarafsızlık politikasını da bozmuş oldu.)
13-Brezilya 
 
F-Almanya’nın Osmanlı Devletini yanına çek¬mek istemesinin nedenleri 
Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumundan fay-dalanarak;
1-Savaşı Orta Doğuya kaydırarak Avrupa’da ra¬hatlamak
2-Rusya’nın dikkatini Avrupa dışına çekmek
3-İngilizlerin sömürge yollarını kesmek(Süveyş Kanalı…)
4-Rusya ile İtilaf devletlerinin bağlantılarını kes¬mek(Boğazlar…)
Osmanlı’nın halifelik gücünden faydalanarak;
1-Sömürgelerdeki Müslümanları İngiltere ve Fransa’ya karşı kışkırtmak
2-Rus hakimiyeti altında yaşayan Müslüman Türk¬leri Rusya’ya karşı kışkırtmak
Açıklama:Çok iyi teçhiz edilip hazırlandığı tak¬dirde Os¬manlı ordusunun savaşabileceğine inanan Almanya’nın gerek bu beklentisi; gerekse Os¬manlı’nın jeopolitik durumuna yönelik olan beklen¬tisi büyük oranda gerçekleşti. Fakat, Almanya, ha-lifelik müessesesinden umduğunu bulamadı.
NOT: Almanya Osmanlı’ya ait olan Musul-Kerkük petrollerinden de faydalanmak istemiştir. 
 
H-Osmanlı Devletinin Savaşa Giriş Nedenleri
 
1-Son dönemlerde kaybettiği toprakları geri al¬mak.
2-Siyasi yalnızlıktan kurtulmak (İtilaf grubu savaş esnasında Osmanlı’nın yükünü çekmemek ve Rus-ya’yı küstürmemek için Osmanlı’yı yanlarına al¬mamışlardır.)
3-İttihat ve Terakki Partisinin; Alman hayranlığı ve Alman desteğiyle ülkenin kalkınabileceği düşüncesi
4-Kapitülasyonlar ve dış borçlar nedeniyle artan İngiliz ve Fransız baskısından kurtulmak.
5-2 Ağustos 1914’te Almanya ile Osmanlı arasında gizli bir antlaşma yapılması
6-19 Ağustos 1914’te Bulgaristan ile Osmanlı ara¬sında bir dostluk antlaşması imzalanması
7-Turan imparatorluğu kurma fikri (Enver Paşa Osmanlı bayrağı altında bütün Türk dünyasını bir¬leştirmeyi hayal ediyordu. Osmanlı Devleti’nin bü-tünlüğünü koruyamadığı bir dönemde Turancılı¬ğın düşünülmesi İttihatçıların hayalciliğini göste¬rir)
8-Almanya’nın savaşı kazanacağına inanılması
9-Yunan “megali idea”sını sonuçsuz bırakmak
10-Almanya ile gizli ittifak yapılmış olması.
11-Rus, İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki Türk ve İslam ülkelerinin istiklale kavuşturulacağı dü¬şüncesi 
 
I-Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girmesi 
İngilizlerden kaçan Goeben ve Breslav adlı Alman gemileri Osmanlı Devletine sığınmıştır. Osmanlı Devleti bu gemileri satın aldığını açıklamış ve ge¬milere Yavuz ve Midilli isimlerini vermiştir. Ancak bu ge¬milerin Rusya’nın Sivastapol ve Odesa li¬manlarını bombalamaları üzerine Osmanlı Devleti savaşa girmek zorunda kalmıştır.
Rusya,İngiltere ve Fransa Osmanlı devletine savaş açınca; Osmanlı Devleti de 14 Ka¬sım 1914’tde Kut-sal Cihat ilan etmiştir.
İ-Osmanlı devletinin savaşa girmesiyle
1-Yeni cepheler açılmıştır.
2-Savaş daha geniş alana yayılmış ve uzamıştır.
3-Almanya ve müttefikleri avantaj sağlamıştır.
4-İngiltere Kıbrıs’ı kendi topraklarına kattığını a-çıklamıştır.
5-Savaş Orta Doğuya kaymıştır.
6-Almanya Avrupa’da rahatlamıştır.
7-Gizli antlaşmalar gündeme gelmiştir.
8-İngiliz sömürge yolları tehlike altına girmiştir.
9-Rusya’nın İtilaf devletleri ile bağlantısı zedelen¬miştir.
K-Osmanlı’nın Savaş Öncesi Durumu
1-Osmanlı Devleti İttihat ve Terakki Partisi tara¬fından yönetilmektedir.
2-Ordu Almanya’nın desteği ile modernize edil¬meye çalışılmaktadır.
3-Suriye, Filistin, Irak, Lübnan ve Hicaz Os¬manlı’nın elindedir.
4-Ege Adalarının durumu belirsizdir.
5-On İki Ada hâlâ İtalya’nın elindedir.
6-Kıbrıs İngiltere’nin elindedir.
7-Balkan Savaşlarından çıkan Osmanlı Devleti sa-vaşa hazır değildir.
L-İtilaf Grubunun Osmanlı’nın Savaşa Girme¬sini İstememe Nedenleri
1-Savaşın alanının genişleyecek olması.
2-İngiliz sömürge yollarının tehlikeye girecek ol¬ması.
3-Rusya ile İtilaf devletlerinin bağlantılarının kesi¬lecek olması
4-Şark meselesinin karışık bir ortama gelecek ol¬ması
5-Sömürgelerdeki Müslümanların İngiltere ve Fran sa’ya isyan etme ihtimalinin olması.
M-I.Dünya Savaşında Osmanlı Devleti
Trablusgarp ve Balkan savaşlarından yıpranmış o-larak çıkan Osmanlı Devleti savaşın başında taraf¬sızlığını ilan etmiş,Boğazları kapatmış, seferberlik ilan etmiş(Seferberlik ilanı devletin savaşa girece¬ğinin bir habercisidir.) ve kapitülasyonları da tek taraflı olarak kaldırmış; ayrıca meclisi tatil etmiştir.
Kapitülasyonların kaldırılmasına en büyük tepki Almanya ve Avusturya-Macaristan’dan gelmiştir. İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’nin ittifak teklifle¬rini kabul etmedikleri gibi kapitülasyonların kaldı¬rılmasına da önemli bir tepkide bulunmamıştır.
İttifak teklifi İngiltere ve Fransa tarafından redde¬dilen Osmanlı Devleti Almanya’ya daha fazla ya¬kınlaşmıştır. Almanya da bu durumu değerlendire¬rek Osmanlı’yı kendi yanına çekme gayretini artır¬mıştır.
Savaş başladıktan sonra İngilizlerin önünden ka¬çan Goeben ve Breslav isimli Alman gemilerini Osmanlı; uluslararası hukuka aykırı olmasına rağ¬men, Marmara’ya aldı. Bu gemilerin İngilizlerin Osmanlı’dan parasını aldığı halde, Osmanlı siparişi olan Sultan Osman ve Reşadiye gemilerine karşılık satın alındığı bildirildi. 11 Ağustos 1914’de mey¬dana gelen bu olay halka da kabul ettirildi. Fakat halk devletin savaşa gireceğinden habersizdi.
Yavuz ve Midilli adları veri¬lerek Türk bayrağı çekilmiş olan Alman gemileri, Enver Paşanın emri ile Alman komutan Amiral Souchon komutasında Kara Deniz’e çıkarıldı. Bu gemiler 28-29 Ekim 1914 gecesi Rusya’nın Odesa ve Sivastopol liman¬larını bombaladılar. Rusya bunun üzerine Os¬manlı’ya 1 kasım 1914’de savaş ilan etti. Resmi ta-rafsızlığını 12 Kasım 1914’e kadar koruyan Os¬manlı; bu tarihte Rusya’ya savaş ilan etti.
N-Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler
1-Kafkas cephesi:
1a-Cephenin Açılma Sebepleri:
1-Başlamış olan Rus taarruzunu durdurmak
2-Bakü petrol bölgelerini el geçirme düşüncesi
3-Orta Asya Türk dünyası ile irtibatlaşarak Rusya’yı zor duruma düşürmek
4-İngiltere’nin Hint sömürge yollarını kesmek
5-Enver Paşanın Turan imparatorluğu kurma fikri
6-Avrupa’da rahatlamak isteyen Almanya’nın Os¬manlı’yı kışkırtması.
1 Kasımda harekete geçmiş olan Rus birliklerine karşı Osmanlı 22 Aralıkta harekete geçti. Os¬manlı’nın Ruslar karşısında Azapköy ve Köprüköy savaşlarında kazandığı başarılar geçici oldu. Böl¬geye yazlık elbiselerle gönderilen ve yardım getiren geminin Ruslar tarafından batırılmasından dolayı desteksiz kalan Osmanlı askeri Rusya’nın teknik üstünlüğü ve bölgenin ağır kış şartları karşı¬sında büyük bir malubiyet aldı.Erzurum, Erzincan, Bitlis, Muş, Van ve Trabzon Rusların eline geçti.
Çanakkale savaşlarından sonra Kafkas cephesine atanan Mustafa Kemal Paşa 1916’da Muş ve Bit¬lis’i Ruslardan geri aldı.
Rusya’da Bolşevik ihtilalinin başlaması (Ekim 1917) Kafkas Cephesinde Osmanlı lehine sonuçlar ortaya çıkarmış; Ruslarla Osmanlı arasında 15 Ara¬lık 1917’de Erzincan Mütarekesi; Ruslar ile İttifak devletleri ve Osmanlı arasında 3 Mart 1918 ise Brest-Litowsk Antlaşması imzalanmıştır.
1b-Brest Litovsk Antlaşması(3 Aralık 1918)
Rusya Kafkas cephesini terk ederek Kars, Arda¬han ve Batum’u Osmanlı’ya geri verdi.
1c-Önemi:
1-Kafkas, Galiçya, Makedonya ve Romanya cep¬hesi kapandı
2-Berlin Antlaşması ile kaybedilen Elviye-i Selase Rusya’dan geri alındı
3-Osmanlı askerî yönden rahatladı
4-İtilaf bloğu sarsıldı.
Açıklamalar:
1-Brest-Litowsk Antlaşmasını İtilaf Devletleri onay¬lamadı.
2-Ruslar Kafkaslardan çekilince; Gümrü civa¬rında, İngilizlerin desteğiyle Ermeni Devleti kuruldu.
3-Türkler antlaşmadan sonra geçici olarak Hazar’a kadar ilerle¬miştir.
4-Ruslar Elviye-i Selase’de plebisit yapılma¬sını istemiştir.
1d-Kafkas Cephesinin Özellikleri:
1-Osmanlı’nın savaştığı ilk taarruz cephesidir.
2-Osmanlı, malüb olduğu halde, bu cephede toprak kazandı.
3-Ruslar tarafından Osmanlı’ya karşı kullanılmaya çalışıldığından dolayı; bölge¬deki Ermeniler 14 Ma-yıs 1915’de çıkarılan tehcir kanunu ile Suriye böl¬gesine gönderildi.
2-Kanal Cephesi:
2a-Cephenin Açılma Sebepleri:
1-İngiltere’nin Hint sömürge yolarını kontrol altına almak.
2-Mısır’ı İngiltere’den geri almak.
3-İslam alemini İngilizlere karşı harekete geçirmek.
4-Almanya’nın telkinleri.
Cemal Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu İngi¬lizler karşısında tutunamayarak Filistin’e çekilmiş¬tir.
2b-Kanal Cephesinin Özellikleri:
1-Osmanlı’nın ikinci taarruz cephesidir.
2-Osmanlı’nın ilk kapanan cephesidir.
3-Türk ordusu Tih sahrasında sıcaktan kırılmıştır.
4-İngilizler deniz yoluyla sömürgelerinden yardım almıştır.
5-Cephe 14 Ocak 1915’de açılmıştır.
6-Osmanlı’ya Almanlar destek göndermiştir.
7-Cephenin açılmasında bölgenin jeopolitik özelliği etkili olmuştur.
8-Osmanlı Araplardan beklediği yardımı alama-mıştır.
3-Irak cephesi:
3a-Açılış Sebepleri:
1-İngilizler, Hint Deniz yolunun güvenliğini sağla¬yarak bölgedeki Alman tehlikesini ortadan kaldır¬mak istemiştir.
2-İngilizler Musul-Kerkük petrollerini ele geçirmek ve Ku¬zeye çıkarak Rusya’ya yardım etmek iste¬miştir.
3-İngilizler Almanların Orta Doğudaki etkisini kırmak istemiştir.
NOT:Çanakkale Cephesinin açılış sebeplerinden biri de Rusya’ya yardım etmekti.
3b-Cephenin Özellikleri:
1-İngilizler 24 Kasım 1915’de Ktesifon; 29 Nisan 1916’da Kutülamare’de Türklere malüb olmuş ve İngiliz general Towsend Türklere esir olmuş¬tur.
2-İngilizler 17 Mart 1917’de Bağdat’a girmeyi ba-şarmıştır.
4-Çanakkale cephesi:
İtilaf devletleri tarafından açılmıştır.
4a-Açılma nedenleri:
1-İstanbul ve boğazları ele geçirerek Osmanlı Dev¬leti’ni saf dışı bırakmak
Açıklama: Savaşın alanını daraltmak ve süresini kısaltmak
2-Rusya’ya askeri ve ekonomik yardım götürmek
3-Savaşı kısa zamanda sonuçlandırmak
4-Balkan uluslarını savaşın içine çekmek
İtilaların Balkanları Savaşa Sokma Nedenleri:
a-Osmanlı ile Almanya’nın kara bağlantısını kes¬mek.
b-Rusya ile karadan bağlantı kurmak.
c-Avusturya’yı Balkanlarda zor duruma düşürmek.
Açıklama: İtilaf Devletleri, bu cephede başarılı olunduğu takdirde, Balkan devletlerinin bu başarı¬dan cesaretlenerek Os¬manlı ve Avusturya’dan pay almak için harekete geçebilecekle¬rini tahmin edi¬yordu.
5-Osmanlı ordularının Kafkas ve Kanal cephele¬rinden çekilmesini sağlamak
6-Balkanlarda yeni cephe açarak ittifak devletleri¬nin birbirine olan irtibatını zayıflatmak.
7-İngiltere’ni Kanal Cephesindeki yükünü hafiflet¬mek.
8-İngiliz sömürge yollarının kontrolünü sağlamak
9-Osmanlı ile Almanya’nın bağlantılarını kesmek.
10-Rus buğdayının Avrupa’ya naklini sağlamak.
İngiliz ve Fransız donanmalarının saldırısıyla 19 Şubat 1915’te denizde başlayan savaş 18 Mart 1915’de Osmanlı’nın zaferi ile sonuçlanmış (Sed-dülbahir ve Kumkale başarısı); 25 Nisanda başla¬yan kara savaşları da ittifak devletlerinin mağlubi¬yeti ile sonuçlanmıştır.
Açıklama: Bu başarılarda; askerlerine “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” diyen, XIX. tümen komutanı Mus¬tafa Kemal’in Anafartalar, Conkbayırı ve Arıburnu’nda kazan¬dığı başarılar etkili olmuştur.
NOT:Nusret mayın gemisinin boğaza döşediği ma-yınlar da Osmanlı’nın başarılı olmasında etkili ol-muştur.
4b-Sonuçları:
1-I .Dünya Savaşı uzadı.
2-Rusya’ya yardım götürülemediğinden dolayı Rus-ya’da artan ekonomik kriz Bolşevik ihtilaline zemin hazırlandı.
3-İngiltere ve Fransa itibar kaybetti ve büyük zarar gördü.
4-İttifak devletleri safında Sırbistan ve Yunanis¬tan’a karşı savaşa giren Bulga¬ristan Osmanlı ile Almanya arasında kara bağlantısı kurdu. (Bulgaris¬tan Rusya’nın başarılı olarak Bal¬kanlar’a inmesini de istemiyordu.)
5-Türk ulusunun kendine olan güveni arttı. Bu gü¬ven milli mücadeleye taşındı
6-Yaklaşık yarım milyon insan hayatını kaybetti
7-Askerlerine “Ben size Taarruzu değil ölmeyi emrediyorum”diyen 19.Tümen komutanı Mustafa kemal Paşa bu cephede kazandığı başarılarla tanın¬mış, generalliğe terfi etmiş ve Milli Mücadelede önder olarak kabul edilmiştir.
8-Osmanlı’nın saygınlığı arttı.
9-İngiliz ve Fransız donanmalarının da malüb ola¬bileceği görüldü
10-Sömürge altındaki milletler cesaretlenmiştir.
11-Yunanistan ve Romanya’nın savaşa girip gir¬meme konusundaki tereddütleri artmıştır.
12-İngiltere ve Fransa’nın boğazlara saldırmasını çıkarlarına uygun bulmayan Rusya’nın; boğazlar ken¬disine terk edilmediği takdirde Almanya ile barışa¬cağını ileri sürerek İngiltere ve Fransa’yı tehdit etmesi, ilk defa gizli antlaşmaları gündeme getirdi.
4c-Cephenin Özellikleri:
1-Osmanlı’nın zaferi ile sonuçlanan tek cephedir.
2-İstanbul’u tehdit eden tek cephedir.
3-Saldırının İstanbul’u tehdit etmesi Türk milletinin savunma azmini artırmıştır.
4-Mustafa Kemal savaş esnasında albay; savaş sonrasında ise general olmuştur.
5-Hicaz ve Yemen cephesi:
Osmanlı Devleti; bu cephede kutsal yerleri koru¬mak için savaşmış; ancak Arapların İngilizlerle beraber hareket etmesinden dolayı başarılı olama¬mıştır. İngi¬lizlerin 1917’de Akabe’yi ele geçirme¬leri sonu¬cunda bölgedeki Osmanlı hakimiyeti sona ermiştir. 
5a-Cephenin Özellikleri:
1-Araplar arasında milliyetçiliğin güçlendiği ve İslamcılığın iflas ettiği görülmüştür.
Açıklamalar:
1-Fahrettin Paşanın Medine savunması meş¬hurdur.
2-I.Dünya Savaşından sonra Arap bölgelerinde İn-giltere ve Fransa mandater sistemler kurmuştur.
6-Filistin ve Suriye cephesi:
Kanal harekatının başarısız olması üzerine karşı taarruza geçen İngilizler Kudüs’ü Osmanlı’dan almıştır. İngiliz ilerleyişi Mustafa Kemal Paşa tara¬fından Halep’in kuzeyinde durdurulmuştur.
Cephenin genel komutanı Alman Liman Von Sanders idi. Mondros Mütarekesi imzalanınca; Yıl-dırım Orduları Komutanlığı Liman Von San-ders’ten alınarak Mustafa Kemal’e verilmiştir. Mustafa Kemal, bundan sonra bölgede savunma tedbirleri al¬maya başladıysa da; İstanbul’a geri çağ-rılmıştır.
6a-Cephenin Özellikleri:
1-I.Dünya savaşı esnasında Mustafa Kemal’in sa¬vaştığı son cephedir.
2-Bu cephede savaşlar sürerken, Mondros Mütare¬kesi imzalandı.
3-Mustafa Kemal’in mütareke sonrasında Türk ordusunu hızlı bir şekilde Anadolu’ya çekmesi, mütareke gereğince İtilaf devletlerine teslim edil¬mesi gereken Türk askerinin, teslim olmasını ön¬ledi; ki bu askerler Kurtuluş Savaşının askeri gü¬cünü oluşturdu.
NOT: Bu cepheye İtalyanlar ve Fransızlar da asker göndermiştir.
7-Galiçya-Makedonya-Romanya Cephesi:
Osmanlı Devleti bu cephelerde müttefiklerine yar-dım etmek ve Makedonya üzerinden geçen ve Al¬manya ile kara bağlantısını sağlayan demir yolu-nun güvenliğini sağlamak için savaşmıştır.
Osmanlı bu cephelerde Rus, Sırp, Romen ve Fran¬sız güçlerine karşı savaşmıştır. Brest Litowsk Ant¬laşması ile bu cephe kapanmıştır. Bu cephe Os¬manlı’nın toprakları dışında savaştığı tek cephedir.
O-Osmanlı Devletini Paylaşma tasarıları
(Gizli Antlaşmalar)
Gizli Antlaşmaların Yapılma Sebepleri:
1-Şark meselesi (Osmanlı ülkesini paylaşma mese¬lesi) ni halletmek.
2-İtilaf bloğunun birlik ve istikrarını sağlamak
3-Savaştan sonra Osmanlı’yı paylaşma konusunda anlaşmazlığa düşmemek
4-İtalya’yı İtilaf bloğuna katmak.
5-Rusya’yı İtilaf bloğunda tutmak
1-Boğazlar Antlaşması (Mart-Nisan 1915):
Çanakkale Savaşı esnasında Rusya boğazlar konu¬sunda tedirginleşince; İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan antlaşma ile boğazlar ve çevresi Rusya’ya bırakılmıştır.
Antlaşmanın Önemi:
1-Rusya’nın Almanya tarafına geçmesi önlendi
2-Gizli antlaşmalar başladı
3-İngiltere ve Fransa ilk defa Rusya’nın boğazlar konusundaki isteklerini kabul etti.
NOT: Rus Çarlığı yıkıldıktan sonra; tekrar yapılan gizli antlaşmalar sonucunda boğazlar bölgesinin yönetiminin İtilafların ortak kontrolünde olmasına karar verildi.
2-Londra Antlaşması (26 Nisan 1915):
Bu antlaşma İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalandı.
İtalya’ya On İki Ada ve Antalya bırakıldığı gibi; İtalya’ya,Osmanlı’nın Libya üzerindeki halifelik haklarının da kaldırılacağı vaat edildi. Bu antlaşma sonucunda İtalya İtilaf bloğuna geçti.
3-Sykes-Pıcot (1916):
Bu antlaşma İngiltere ile Fransa arasında imzalan¬mıştır.
1-Musul hariç, Irak İngiltere’ye bırakıldı
2-Adana, Antakya, Lübnan ve Suriye kıyıları Fransa’ya bırakıldı.
3-Musul, Ürdün ve Suriye’nin bir kısmında Arap krallığının kurulması ve bu devletin Fransa ile İn¬gil¬tere’nin ortak denetiminde olması kararlaştırıldı.
4-Filistin’de, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Şerif Hüseyin tarafından kararlaştırılarak, uluslar-arası bir yönetimin kurulması kararlaştırıldı.
5-Hicaz’ın serbest bölge olması kararlaştırıldı.
Önemi:
1-Arap bölgeleri (Orta Doğu) paylaşıldı
4-Petrograt Protokolü:
Bu antlaşma Rusya, Fransa ve İngiltere arasında imzalandı.Rusya’ya, İngiltere ve Fransa’nın Orta Doğu çıkarlarını kabul etmesine karşılık boğazlar bölge¬sine ek olarak Trabzon’a kadar Doğu Karade¬niz, Erzurum, Van ve Bitlis verildi. 
5-Mc Mahon (1916):
İngiltere’nin Mısır valisi ile Şerif Hüseyin ara¬sında imzalanmıştır. Şerif Hüseyin’e bağımsız bir Arap devleti vaat edilmiştir. Arapları Osmanlı’ya karşı savaştırmak isteyen İngilizler bu tür gizli ant-laş¬malarla amaçlarına ulaşmıştır.
6-Saint Jean de Maurıenne (19 Nisan 1917):
Bu antlaşma İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalanmıştır.
On İki Ada, Antalya, İzmir,Aydın ve Muğla İ-talya’ya bırakılmıştır. İngiltere; İzmir’in İtalya’ya verilmesini Rusya istemeyeceğinden dolayı; bu antlaşmanın geçerli olabilmesini, Rusya’nın ant¬laşmayı imzalamasına bağlamıştır. Rusya kısa bir süre sonra savaştan çekildiği için bu antlaşma Rusya tarafından imzalanamamıştır.
Paris Konfe¬ransında İzmir’i Yunanistan’a bırak¬mak isteyen İngiltere’ye İtalya karşı çıkınca; İngil¬tere Sen Jön dö Möryen antlaşmasının geçersizli¬ğini ileri sür¬müş¬tür.
Gizli Antlaşmaların Önemi:
1-İtilaf devletleri aralarında çıkar birliği sağlamış¬lardır.
2-Savaş daha bitmeden, Osmanlı toprakları payla¬şılmıştır.
3-Bu antlaşmalar Mondros Mütarekesinin ağır şartlar taşımasında etkili olmuştur.
4-İtilaf devletleri aralarındaki birlik ve bütünlüğü güçlendir¬mişlerdir.
5-Gizli antlaşmalar İtilaf devletlerinin zaferden e-min olduğunu göste¬rir. 
Gizli Antlaşmaların Özellikleri:
1-Şark meselesini halletmeye yöneliktirler
2-Osmanlı toprakları paylaşılmıştır.
3-İtilaf Devletleri çıkar birliği sağlamıştır.
4-Osmanlı’nın savaşa girmesinin bir sonucu olarak gündeme gelmiştir.
Açıklamalar:
1-Yunanistan gizli antlaşmalara katılmadığı halde; savaştan sonra toplanan Paris Konferansında İzmir ve civarını alarak Osmanlı’nın paylaşımına açıkça katılmıştır.
2-Rusya gizli antlaşmalara katıldığı halde; savaştan çekildiğin¬den dolayı; savaştan sonra Osmanlı’nın paylaşımına katılama¬mıştır.
3-İtalya gizli antlaşmalara katıldığı halde; savaştan sonra ant¬laşmalardan umduğunu bulamamış; ki bu durum İtalya ile İngiltere ve Fransa’nın arasını açmıştır.
4-Gizli antlaşmaları dünyaya ilk defa Çarlık Rus-yasını, İngiltere, Fransa ve İtalya’yı dünya kamu oyuna kötü göstermek isteyen Bolşevikler duyur¬muştur.
5-Wilson İlkeleri gizli antlaşmaları hukuken geçer¬siz saymıştır.
6-İngiltere ve Fransa ABD ile çelişkiye düşmeden gizli antlaş¬maları uygulayabilmek için, Paris Konfe¬ransında mandater sistem düşüncesini ortaya attılar. Mondoros Mütarekesine 7 ve 24. maddeleri koydular. Azın¬lıkları Osmanlı’ya karşı kışkırttılar.
7-Mondros Mütarekesinden sonra başlayan işgaller, genelde, gizli antlaşmalar doğrultusunda oldu
8-Rusya’nın savaştan çekilmesi üzerine; Doğu Anadolu’da Ermeni Devleti ku¬rulmasına; Ermenile¬rin koruyuculuğunun ABD’ye verilmesine ve Bo¬ğazlar üzerinde ortak yönetim kurul¬masına karar verildi.
9-Mondros Mütarekesinin imzalanması ile gizli antlaşmalar uygulamaya girdi.
10-İşgal güçleri gizli antlaşmaları daha rahat uygula¬yabilmek için Mondros Mütarekesini işlerini ko¬laylaştıracak şekilde hazırladılar.
 
 
Ö-Wilson İlkeleri (8 Ocak 1918) 
 
ABD Cumhurbaşkanı Woodrow Wilson I.Dünya Savaşı sonrasında yapılacak barışın esaslarını ya¬yınladığı on dört ilke ile açıklamış, İtilaf devletleri de ABD’yi yanlarında tutmak istediklerinden dolayı bu ilkeleri kabul ettiklerini bildirmişlerdir.
ABD başkanı Wilson, savaştan sonra barışın de¬vam etmesini bir daha böyle büyük savaşların çık¬mamasını istiyordu.
İlkeler:
1-Galip devletler yenilen devletlerden toprak ve sa-vaş tazminatı almayacak.
Açıklama:
1-Bu madde yeni sömürgeler oluşmasına karşıdır.
2-Malüb devletlerin mütareke imzalamasını hızlan¬dırmıştır.
3-Savaştan sonra imzalanan antlaşmalar bu mad¬deye uymamış¬tır.
2-Devletlerarası antlaşmalarda açık diplomasi esası uygulanacak.
Açıklama:
Gizli antlaşmalar hukuken geçersiz sayılmıştır.
3-Karasuları dışındaki denizlerde tam serbestlik sağlanacak
4-Uluslar arası ekonomik engeller kaldırılacak ve devletler arasında eşitlik sağlanacak
5-Silahlanmanın azaltılması yolunda karşılıklı güvenceler verilecektir.
Açıklama:
İlk silahsızlanma çağrısıdır.
6-Rusya,Belçika,Romanya,İtalya,Sırbistan,Karadağ ve Romanya’nın sınırları tekrar saptanacak
7-Devletlerarası anlaşmazlıkları barış yoluyla çöze¬cek uluslararası bir örgüt kurulacak
Açıklama:
Milletler Cemiyetinin kurulması istenmiştir. Bu cemiyet Paris Konferansında kurulmuştur. Bu madde Wilson Prensiplerinin uyulan tek maddesi¬dir. Savaş uluslararası meselelerin çözülme¬sinde araç olmaktan çıkarılmak istenmiştir.
8-Boğazlar bütün ulusların ticaret gemilerine açık olacak.
9-Osmanlı İmparatorluğu’nda Türklerin oturduğu bölgelerin egemenliği sağlanacak; diğer bölgeler¬deki uluslara da kendilerini geliştirme hakkı verile¬cektir.
Açıklama:
Osmanlı Devletinin devam edeceği, fakat, parça¬lanacağı vur¬gulanmıştır. Bu madde Mondros müta¬rekesinden sonra Ana¬dolu’da başlayan işgallerin hukuk dışı; bu durum karşısında Türk Kurtuluş Savaşının ise hukuka uygun olduğunu gösterir. Bu madde azınlıklar için ilham kaynağı olmuştur.
10-Alses Loren Fransa’ya geri verilecektir.
Açıklama:
Bu madde “savaştan sonra malüb devletlerden toprak alınmayacaktır” maddesi ile çelişmektedir.
Wilson Prensiplerinin Önemi:
1-İttifak grubu mütareke imzalama konusunda ce-saretlendi(Savaşın bitişi hızlandı)
2-Çok uluslu imparatorlukların parçalanması ön görüldü
3-Wilson ilkeleri itilaf devletlerinin çıkarlarına ters düşmüştür. Bu nedenle kabullenmiş gibi görün¬dükleri bu ilkeleri kendi çıkarları doğrultusunda yorumlamışlardır. İttifak devletleri ise bu ilkeleri barışın anahtarı olarak görüp benimsemişlerdir.
4-Savaştan sonra prensiplerine uyulmadığını gören ABD belli bir dönem Avrupa siyasetinden çekildi. 5-İmzalanan antlaşmalarda prensiplere uyulmadı
6-Kurtuluş Savaşı ve II. Dünya Savaşının çıkması Wilson Prensiplerinin amacına ulaşmadığını göste¬rir.
P-Savaşı Bitiren Ateşkes Antlaşmaları
1-Bulgaristan: (Selanik-29 Eylül 1918)
2-Osmanlı: (Mondros-30 Ekim 1918)
3-Avusturya: (Villa gusti-3 Kasım-1918)
4-AlmanyaRedhondes-11Kasım-1918 ) Açıklamalar:
1-Almanya’da 9 Kasım 1918’de cumhuriyet ilan e-dildi.
2-Avusturya’nın savaştan çekilmesinde kendisine bağlı azınlık¬ların isyan etmeleri etkili oldu.
3-Romanya, Rusya savaştan çekilince savaştan çe-kildi
4-Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi Osmanlı ile Al-manya’nın kara bağlantısını kesti
 
1. BÖLÜM
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONUNDA 
OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN DURUMU
 
1-Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti
 
Birinci Dünya Savaşı, Avusturya Veliahdinin Saray-Bosna'da öldürülmesi üzerine başladı
(28 Temmuz 1914). Birinci Dünya Savaşının asıl nedeni Üçlü İttifak (Almanya,
Avusturya-Macaristan, İtalya) ve Üçlü İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya) arasındaki rekabettir. Saray-Bosna olayı savaşın patlamasına bahane oldu. 
Osmanlı Devleti savaşın başlangıcında tarafsız kaldı. Fakat Avrupa'da savaşın başlamasından
sonra, Alman savaş gemilerinden ikisi Osmanlı Devletine sığındı. Türk donanmasına katılan bu gemiler, Karadeniz'de yaptıkları bir manevra esnasında saldırıya uğradıklarından Rus liman ve kıyılarını bombaladılar. Bu olay Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşına girmesine nedenoldu (29 Ekim 1914). 
Osmanlı Devleti bu savaşta Galiçya, Kafkasya, Makedonya, Suriye ve Irak cephelerinde
çarpıştı ve birçok zaferler kazandı. Fakat 1917 senesinde Birleşik Amerika Devletinin İtilaf
Devletleri yanında savaşa girmesi, savaşın gidişini İttifak Devletleri yanında savaşa girmesi,
savaşın gidişini İttifak Devletleri aleyhine çevirdi. İtilaf Devletleri 1918'de giriştikleri büyük
bir saldırı sonunda bağlaşık olduğumuz devletleri yendiler. Savaş sonunda, savaşa katılan
devletlerle ayrı ayrı barışlar yapıldı. 
 
A-Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918):
 
Filistin ve Suriye cephelerinde, İngilizlerle yapılan savaşlarda Türk Ordusu yenildi. Suriye
cephesinde uğranılan yenilgi üzerine, Talat Paşa sadaretten çekildi. Mondros Mütarekesinin imzasından sonra da arkadaşlarıyla birlikte gizlice memleketi terk ettiler. 
Talat Paşa'nın çekilmesi üzerine sadrazam olan Ahmet İzzet Paşa, durumu tehlikeli görerek,
İtilaf Devletlerinden ateşkes istemek zorunda kaldı. Mütareke Limni adasında Osmanlı
delegesi Bahriye Nazırı Rauf Bey (Orbay) ile İngiliz Amirali Galdrop (Calthrope) arasında
imzalandı (30 Ekim 1918). 
 
B-Ateşkesin Önemli Maddeleri:
1-Çanakkale ve İstanbul Boğazları Müttefiklerin (1) savaş gemilerine açılacak ve istihkamlar Müttefiklere teslim olunacak. 
2-Türk Ordusu derhal terhis edilecek. 
3-Türk donanması teslim edilecek ve bunlar Müttefiklerin göstereceği limanda tutuklu bulunacak. 
4-Türklerin elinde bulunan bütün liman ve demiryollarından Müttefikler serbestçe faydalanacaklar. 
5-Toros tünelleri Müttefikler tarafından işgal edilecek. 
6-Telsiz telgraf ve kablolar Müttefik Devletlerin memurları tarafından kontrol edilecek. 
7-Müttefikler kendi emniyet ve selametlerini tehdit altında gördükleri takdirde askeri noktaları işgal etmek hakkına sahip olacaklardır. 
Mondros ateşkisinin koşulları gösteriyor ki bu ateşkes Osmanlı İmparatorluğunun varlığına son vermektedir. Ateşkes bütün savunma imkanlarını ortadan kaldırmıştır. Osmanlı Hükümeti bu şartları kabul etmekle kendini kayıtsız şartsız düşmana teslim etmeğe razı olmuştur. 
2-Ateşkesten 19 Mayıs 1919'a Kadar Gelişen Önemli Olaylar: 
A-İtilaf Devletleri İstanbul'da (13 Kasım 1918)
Mütareke imza edildikten sonra uygulanmasına geçildi. 13 Kasım 1918 sabah İtilaf Devletleri'nin 60 parça savaş gemisinden meydana gelen filosu İstanbul limanına geldi. Bir kısım azınlıkların sevinç gösterileri arasında karaya ayak bastılar. Bu olay üzerine İstanbul'da ilk milli tepkiler baş gösterdi. Mütareke hükümlerine göre önemli demiryolu istasyonları, telgraf merkezleri, silah depoları İtilaf Devletlerine teslim edildi. 
B-Osmanlı İmparatorluğunun Paylaşılması:
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşına girdikten sonra, İtilaf Devletleri yaptıkları gizli anlaşmalarla Osmanlı İmparatorluğunu aralarında paylaştılar. Birinci anlaşma İngiltere, Rusya, Fransa arasında oldu (1915). Bu anlaşmaya göre Trakya'da Enez-Midye doğusunun güneyi, Sakarya'ya kadar olan Boğazlar bölgesi, Marmara, Bozcaada ve İmroz adaları, doğuda Trabzon'un batısında tespit edilecek bir noktaya kadar uzanan bölge ile Van ve Bitlis'in güneyine doğru Muş, Siirt, Fırat ve Cezire-i-İbni Ömer ve İmadiye'ye hakim dağlara kadar uzanan yerler Rusya'ya verilecekti. Fransa'ya Aladağ, Kayseri, Akdağ, Yıldızdağ, Zara, Harput ile sınırlanan arazi ile Kilikya, Suriye ve Musul verilecekti. İngiltere, Hayfa ve Yemen ile Fransız yöresinin güneyini alacaktı. Filistin milletlerarası bir idareye bağlı olacaktı. 
O sırada İtalya'nın İtilaf Devletleri yanında savaşa iştirak edeceğini bildirmesi üzerine İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında Londra'da gizli bir anlaşma yapıldı (26 Nisan 1915). Bu anlaşmaya göre; Türkiye'nin Asya'daki toprakları paylaşıldığı takdirde İtalya'nın payı, üç Müttefik Devletin payından az olmayacaktır. Bu pay Antalya bölgesinin bitişik olduğu yerlerde olacaktı. 
Bu anlaşmaya rağmen üç müttefik devlet birinci gizli anlaşmayı İtalya'dan bir seneden fazla gizli tuttular. Nihayet 1916'da Rusya, İngiltere ve Fransa arasında imzalanan birinci anlaşma İtalya'ya bildirilince İtalya kendisine ayrılan payı az buldu. 
İtilaf Devletleri arasında bu görüşmeler devam ederken Rusya'da 1917 İhtilali çıktı. Çarlık rejimi yıkıldı. Rus ordusunun Türklere ve Almanlara karşı direnen kuvveti zayıfladı. Bu sırada İtalya dostluğuna ihtiyacı olan İngiltere ve Fransa İzmir'I de İtalya payına ilave ettiler. 
C-İzmir'in işgali (15 Mayıs 1919):
Mondros ateşkesi imzalanınca İtilaf Devletleri, daha önce yaptıkları anlaşmalara göre Anadolu'yu işgale başladılar. Adana ve dolayları Fransızlar; İzmir, Eskişehir, Samsun, Merzifon ve Bartın ile güneyde Musul, Urfa, Maraş, Gaziantep, İngilizler tarafından işgal edildi. İtalyanlarda Antalya, Konya ve Söke çevresine yerleştiler. 
Birinci Dünya Savaşının sonlarına doğru (1917) ve Yunanlılar da İtilaf Devletlerinin tarafına geçmiş
ve onlarla birlikte savaşmışlardı. Türkler yenilmiş duruma düşüp de toprakları pay edilmeğe başlanınca, Yunanlılar savaştaki hizmetlerine mukabil İzmir ve civarını istediler. Yunanlıların ve İtilaf Devletlerinin, Türk topraklarını işgali Vilson (Wilson)un: "Bir toprak üzerinde yaşayan insanlar kendi düşünce ve isteğine göre bir idare şekli kabul edecektir" prensibine uymuyordu. İtilaf Devletleri, Yunan Başbakanı Venizelos'a verdikleri sözü yerine getirmek için İzmir'in işgalini haklı gösterecek sebepler aramağa çalıştılar. Venizelos, Aydın Hıristiyanlarının tehlikede olduklarını, Türkler tarafından yok edileceklerini ileri sürerek yardım istedi. O sırada diğer devletler ordularını terhis etmişlerdi. Paris'te kurulan "Meclisi Ali" kendileri adına, Yunan ordusunun bu işi çözmesini düşündü ve İzmir'in işgaline karar verdi. 
14 Mayıs 1919'da İngiliz, Fransız, Amerikan ve Yunan donanmaları İzmir limanına girdiler. 
İngiliz Amirali Galdrop 17'nci Kolordu komutanlığına verdiği notada: "Mütarekenin 7'nci maddesine göre İzmir istihkamları ile civarındaki arazinin Yunanlılar tarafından işgal edileceğini ve mukavemet olunmaması"nı bildiriyordu. 
Bu nota üzerine telaşa düşen Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa, İstanbul Hükümetine vaziyeti bildirerek fikirlerini sordu. Osmanlı Harbiye Nazırı verdiği cevapta: "Amiral Galdrop'un bu teklifi mütareke şartları icabı olduğundan muvafakat edilmesi tabii olduğu"nu bildiriyordu. 
Yunan işgaline karşı ilk hareket İzmir Türk Ocağı'nda toplanan gençlik kitlesinde görüldü. İşgaldenbir gece evvel cephanelik yağma edilerek halk karşı koymağa hazırlandı. İzmir kan dökmeden Yunanlılara teslim edilmeyecekti. 
15 Mayıs sabahı, Yunan kuvvetleri İzmir rıhtımına çıktılar. Rumların çılgın sevinç ve alkışlarıyla karşılandılar. Efzun taburları İzmir kışlalarına yaklaşırken bu manzara karşısında heyecanını dahafazla zapt edemeyen bir Türk gencinin attığı kurşun Yunanlıları harekete geçirdi. O dakikadan itibaren İzmir halkı kan dökerek direnme hareketine başlamış oldu. Karşı konulmaması emrini alan Türk subay ve erleri kışlalarında insafsızca şehit edildiler. Daha sonra Hükümet Konağı ve diğer resmi daireleri basarak buralardaki memur, subay ve erleri türlü eziyetlerle gemilere götürüp günlerce aç bıraktılar. Bunlardan bir kısmını da dipçik vuruşları altında zorla "Yaşasın Venizelos" diye bağırmağa zorladılar. Boyun eğmeyenler derhal şehit edildiler. 17'nci Kolordu Askerlik İşleri Reisi, Erkanıharp Miralayı Süleyman Fethi Bey, başından çıkarılmak istenen kalpağını eliyle tutarak: "Bağırmam" dedi ve derhal şehit edildi. Yunanlılar çarşıya girip dükkanları da yağma ettiler. 
İzmir'in işgali ve bu işgal esnasında meydana gelen kanlı olaylar, İstanbul ve Anadolu halkı tarafından duyulduğu zaman yer yer mitingler yapıldı. İzmir katliamı ulusu susturup sindiremedi. Bu olayın doğurduğu acıyı ruhunun ta derinliklerinden duyan Türk ulusu kurtuluşu silaha sarılmakta buldu. Yer yer hazırlanarak ilk milli savunma teşkilatını kurdu. 
 
3-Memleketin İç Durumu ve Cemiyetler:
 
Mondros Mütarekesinin memlekette yaptığı karışıklık oldukça acı bir şekilde kendini hissettirmekteydi. 
Uzun ve yıpratıcı bir savaşın sonucu bütün kurtuluş ümitlerini söndürecek şekilde acıklıydı. Halk karamsar ve kararsız, İstanbul Hükümeti ne yapacağını şaşırmıştı. Silahlar toplanmış, terhis dolayısiyle, ancak düzeni sağlayacak küçük kadrolu birlikler bırakılmıştı. Millet ne olacağını henüz bilmiyordu. 
Memleket bu durumda iken, ayrıca Türler aleyhine çalışan birtakım zararlı cemiyetler kurulmağa başlandı. 
A-Azınlıkların Çalışması:
Uzun yüzyıllar Türk toplumu içinde hür ve rahat yaşamış olan azınlıklar, yer yer gizli cemiyetler kurmuşlardı. Bunların gayesi asayişi bozarak, mütarekenin 7'nci maddesinin uygulanması için bahaneler yaratıp hak kazanmak ve Avrupa Devletlerinin müdahalelerini sağlayarak yurdumuzun çeşitli bölgelerini kolayca işgal etmekti. 
a)Mavri Mira Cemiyeti: İstanbul Rum Patrikhanesinde kurulan "Mavri Mira Cemiyeti" Yunan Hükümetinden yardım görüyordu. Vazifesi, muhtelif illerde çeteler kurmak, Yunanlılar lehine mitingler ve propagandalar yapmaktı. Bu cemiyet bilhassa İstanbul, Marmara havzası ve Trakya'da faaliyette bulunuyordu. Buradaki Rumlara silah dağıttı. Yunan Kızılhaçı, Resmi Göçmenler Cemiyeti ve Rum okullarındaki izci teşkilatı Mavri Mira Cemiyetinin emrinde çalışıyordu. 
b)Pontus Rum Cemiyeti: Bu cemiyet Mavri Mira Cemiyeti tarafından korunuyordu. Pontus Rum Cemiyeti Samsun merkez olmak üzere İnebölo'dan, Batum'a kadar uzanan sahada bir Rum Pontus Devleti kurmağa çalışıyordu. 
c)Hınçak Komitası: Türkiye'deki Ermeniler de, bunlarla birlik olarak çalıştılar. Faaliyet halinde bulunan Ermeni Cemiyeti "Hınçak Komitası" idi. Bu cemiyetin gayesi Doğu Anadolu'da kurulacak olan Ermenistan sorunu ile meşgul olup ortam hazırlamaktı. Ermeni Patriği Zaven Efendi, Mavri Mira Cemiyeti ile tam bir fikir ve işbirliği halinde çalışıyordu. 
İstanbul'daki Yahudilerin de ayrı bir cemiyeti vardı. 
B-Milli Varlığa Düşman Cemiyetler:
c)Kürt Teali ve Teavün Cemiyeti: Birinci Dünya Savaşından sonra İtilaf Devletleri Osmanlı İmparatorluğunu içten yıkmak için çalışıyorlardı. Bu arada bir de Osmanlı ülkesinde yaşayan bir Kürt milletinin varlığından söz edilmekte ve Doğu Anadolu'da bunun geniş bir propagandası yapılmakta idi. 
Mondros Mütarekesinden sonra merkezi İstanbul'da olan bir Kürt Teali Cemiyeti kurulmuştu. Bu cemiyet İstanbul'u işgal eden İtilaf kuvvetlerinden yardım görmekte idi. Amacı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ayrı bir Kürt devleti kurmaktı. Bitlis, Elazığ, Diyarbakır'da şubeler açmıştı. Fakat bu bölgedeki vatansever halkın şiddetli tepkisi yüzünden olumlu bir sonuç vermemiştir. 
b)Teali-i İslam Cemiyeti: Merkezi İstanbul'da olan zararlı cemiyetlerden biri de Teali-i İslam Cemiyeti idi. Bu cemiyet İstanbul medreseleri öğretim üyeleri tarafından kurulmuştur. Osmanlı Devletini kuvvet yolu ile kurtarmak umudunu yitirmiş kimselerin kurduğu bu cemiyetin gayesi, halkın gözünde değerini kaybeden padişah ve hilafet makamının değerini, dini, ilmi, sosyal ve ahlaki örgütleme ile kurtarmaktı. 
Saltanatçı ve hilafetçi bir siyaset güttüğünden Anadolu'daki milli harekete karşı idi. 
Bu cemiyet yalnız Konya ve civarında şubeler açtı. Bu cemiyet de olumlu bir sonuç alamadan kapanmıştır. 
c)İngiliz Muhipleri Cemiyeti: Bu, kurtuluşu İngiltere'ye bağlanmakta bulunan kimselerin kurduğu bir cemiyettir. Padişah, Damat Ferit ve ileri gelen devlet adamları bu cemiyete girmişlerdi. Sergüzeştçi ve şüpheli bir şahsiyet olan İngiliz rahibi Fru (Frow) bu cemiyetin manevi başkanlığını yapmakta idi. Cemiyet iki gaye üzerine kurulmuş, çalışmalarını da bu esasa göre hazırlamıştı: İngiliz himayesini elde etmek; memleket içinde ayaklanma ve ihtilal çıkarmak suretiyle milli faaliyeti bastırmaktı. 
Bir kısım aydınlar da Amerika mandasını istiyorlardı. Bunlardan başka memleketin hemen her yerinde Hürriyet ve İtilaf, Sulh ve Selamet Cemiyetleri vardı. 
 
C-Milli Cemiyetlerin Kurulması:
İstanbul Hükümeti, Türk davasını ele alıp yürütecek durumda değildi. Bütün bu felaketlere karşı kayıtsız, duygusuz bir seyirci durumunda kalmıştı. Bu koşullar altında örgütsüz, başsız Türk Milleti, kurtuluş görevinin kendisine düştüğünü anladı, bizzat çalışmağa karar verdi. Yurtsever Türk evlatları yer yer milli duygulara dayanan cemiyetler kurdular: 
a)Trakya-Paşaeli Cemiyeti: Edirne ve dolaylarında kurulmuştu. Cemiyet, Osmanlı Devleti yıkıldığı takdirde, Trakya ve Batı Trakya'daki Türkleri bir bütün olarak kurtarmak için çalışıyordu. Fakat bu işi yalnız başına başaramayacağından İngilizlerden, eğer bu mümkün olmazsa Fransızlardan yardım temin edecek ve "Trakya Cumhuriyeti"ni kuracaktı. 
b)Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: Bu cemiyet ilk defa Mondros Mütarekesinden sonra İstanbul'da kurulmuştu. Sonra Doğu vilayetlerinde ve şubeler açmıştı. Cemiyetin kuruluş sebebi, Doğu illerimizin Ermenilere verilmesine engel olmaktı. Bunun için de şu üç nokta üzerinde çalışacaktı: Katiyen göç etmemek; derhal ilmi, iktisadi ve dini teşkilat yapmak; Doğu illerinin istilaya uğrayacak herhangi bir bucağının savunmasında birleşmek. 
Cemiyet, Doğu illerinde Ermenilerin sayı bakımından az, kültür ve medeniyette Türklerden geri olduklarını ispata çalışıyordu. Bunun için hazırladığı raporları hem yabancı devletlere yolluyor, hem de gazetelerde yayınlıyordu. 
c)Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti: Bu cemiyet evvela merkezden ayrılmak gayesinde idi. Sonra "Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti" adını alarak Trabzon ve çevresinin Rumlara verilmemesi için çalıştı. 
d)İzmir Reddi İlhak Cemiyeti: İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edileceği duyulunca İzmirli vatanseverler bu cemiyeti kurarak İzmir'in işgaline engel olmak istediler. 
Cemiyet, 14-15 Mayıs gecesi Yahudi Mezarlığında bir miting tertip ederek İzmir'in savunulmasına karar verdi. Aynı gece cephanelik yağma edilerek ele geçirilen silahlar halka dağıtıldı. Anadolu halkına ise: "Yunanlılar güzel İzmir'imizi ve memleketimizi istila ediyorlar. İzmir halkı silahıyla mukavemet ediyor. Vatanını seven herkes için İzmir'e doğru koşmak vazifedir. İzmir Anadolu'yu ve Efelerini bekliyor" diye telgraflar çekiyorlardı. Fakat sabahın erken saatlerinde Yunanlıların İzmir'e çıkmasıyla, Reddi İlhak Cemiyeti gayesine ulaşamamıştır. 
Yukarıda gördüğümüz bu cemiyetler çalışmalarını iki esasta toplamışlardı. İstila hareketlerini protesto; istila anında silahla karşı koymak. Bu cemiyetler protesto maksadiyle diğer devletlere heyetler göndererek bu devletleri, Türkiye lehine kazanmağa çalışıyorlardı. Fakat ayrı ayrı plan ve amaçlarla faaliyete geçtiklerinden başarı kazansalar da, bu şekilde Anadolu ve Türklük kurtulamazdı. O sırada bütün bu cemiyetleri birleştirerek aynı amaç ve müşterek bir plan etrafında toplayıp, vatan topraklarını bir bütün olarak kurtaracak tek rehber Mustafa Kemal'di. 
O, milli mücadele için Anadolu'ya geçtiği zaman, Türkiye'de aşağıdaki üç kurtuluş yolu ortaya atılmış ve çalışmalara başlanmıştı. 
1-İngiliz himayesini isteyenler: Bunlar padişah ve etrafında toplanan, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen, kurtuluş umudunu yitirmiş olanlardı. 
2-Amerikan mandasını isteyenler: Bu fikir daha çok bir kısım aydınlar tarafından benimsenmişti. Amerikan mandasına taraftar olanların milli gücümüze ve milli kaynaklarımıza güveni yoktu. Bunlar yabancı büyük bir devletin himayesine girmeden kurtulma, yaşama ve ekonomik kalkınma yoluna giremeyeceğimiz tezini savunuyorlardı. 
3-Mahalli kurtuluş çarelerine başvuranlar: Yukarıda anlattığımız milli cemiyetler bu arada kurulmuş ve çalışmaya başlamışlardı. Mustafa Kemal bu kurtuluş yollarından hiç birisini kabul etmiyordu. O'na göre "Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı; o da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız yeni bir Türk devleti kurmaktı." 
Bağımsız yeni bir Türk devletinin kurulması için verilecek tek karar, Türkün vatanına, Türkün bağımsızlığına saldıranlar kim olursa olsun, bütün milletçe hazırlanıp direnmektir. Bu mücadelenin parolası Ya istiklal, ya ölüm'dür. 
 
 
2. BÖLÜM
ATATÜRK'ün HAYATI 
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.
Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.
Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.
Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır: 
• Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı. 
• Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921) 
• I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921) 
• II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921) 
• Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921) 
• Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922) 
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda
barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı. 
 
Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:
1. Siyasal Devrimler:
• Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
• Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
• Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
 
2. Toplumsal Devrimler
• Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
• Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
• Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
• Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
• Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
• Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)
 
3. Hukuk Devrimi :
• Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
• Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)
 
4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
• Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
• Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
• Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
• Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
• Güzel sanatlarda yenilikler
 
5. Ekonomi Alanında Devrimler:
• Aşârın kaldırılması
• Çiftçinin özendirilmesi
• Örnek çiftliklerin kurulması
• Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
• I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması
Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.
Atatürk özel yaşamında sa****k içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.
1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı. Fransızca ve Almanca biliyordu.
 
 
ATATÜRK'ÜN SON YILLARI VE ÖLÜMÜ 
Atatürk'ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova'da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara'ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiğimillî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs'ta Ankara'ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu.
 
Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti. Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara'ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı.
 
29 Ekim 1938'de kahraman Türk Ordusu'na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. "Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözü ile Türk Ordusu'nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda "Türk vatanının ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır" diyerek Türk Ordusu'na olan güvenini belirtmiştir.
 
Atatürk 1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi'nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu'nun uygulamaya konulmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı. 
 
Atatürk'ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler. 16 Kasım günü Atatürk'ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda katafalka konuldu. 
Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti. Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyiİzmit'e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara'ya getirilmek üzere hareket edildi. 
 
Atatürk'ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk'ün tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu. Türk milleti daha sonra, bu büyük insana lâyık, Ankara Rasattepe'de bir Anıtkabir yaptırdı. 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesinden alınan Atatürk'ün naaşı Anıtkabir'e getirildi. Burada yurdun her ilinden getirilmiş olan vatan topraklan ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi. 
 
ATATÜRK'ÜN KİŞİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ 
Mustafa Kemal Atatürk, çok yönlü ve üstün kişiliği olan bir liderdir. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'yla ortaya çıkan tehlikeli durumu ilk olarak görüp milletin dikkatini çeken odur. Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi'nde, vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklâlinin tehlikede olduğunu söyledi. Erzurum Kongresi'nde, millî sınırlar içinde vatanın parçalanmaz bir bütün olduğunu bütün dünyaya ilân etti. Kurtuluş Savaşı'nı bunun için başlattı. Bu konuda hiçbir taviz vermedi. Vatan savunmasını her şeyin üzerinde tuttu. Sakarya Savaşı sırasında "Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz" diyerek bu konudaki kararlılığını gösterdi. Vatanı için her şeyini feda etmeye hazır olduğunu şu sözü ile açıkça ifade etmiştir: "Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk Milleti'ni ebedî hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın."
 
Mustafa Kemal, vatanı ve milleti için canını feda etmekten kaçınmazdı. Daha Çanakkale savaşları sırasında Anafartalar grubu komutanı iken en ön safta savaştı. Bu savaş sırasında Atatürk'e bir şarapnel parçası isabet etmiş, fakat sağ cebinde bulunan saati kendisini ölümden kurtarmıştı. Sakarya Savaşı sırasında ise atından düşmüş ve kaburga kemikleri kırılmıştı. Buna rağmen cepheden ayrılmamış, savaşı sedye üzerinden yönetmişti.
 
Mensubu olduğu Türk Milleti'ni sonsuz bir aşkla seven Mustafa Kemal Atatürk, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini ona adamıştır. Onun "Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim" sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, idealist bir liderdi. Onun idealizmi, yüksek vasıf ve kabiliyetlerine inandığı milletinin sonsuz hürriyet ve bağımsızlık aşkından kaynaklanıyordu. Mustafa Kemal'in en büyük ülkülerinden birisi de millî birlik ve beraberlik içerisinde vatanın bölünmez bütünlüğünü sonsuza dek yaşatmaktı.
 
Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük ideali, millî sınırlarımız içinde millî birlik duygusuyla kenetlenmiş uygar bir toplum oluşturmaktı. Vatanı kurtaran, hür ve bağımsız Türkiye idealini gerçekleştiren Mustafa Kemal, yeni Türkiye'yi modernleştirmek amacı ile çağdaş medeniyet idealine yöneltmiştir.
 
Atatürk'ün en büyük ideallerinden birisi de milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı meydana getirmekti. İdeallerini gerçekleştirmek için çok çaba harcadı. Bu çabalarına örnek olarak 1934'te imzalanan Balkan Antantı, 1937'de imzalanan Sâdâbat Paktı gösterilebilir.
Atatürk'ün inkılâpçılığı, akıl ve mantığın toplumsal gelişmeye egemen kılınması esasına dayanır. Onun şu sözü akıl ve mantığa verdiği değeri en güzel şekilde ifade eder: "Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek en büyük özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin ****lidir". 
Mustafa Kemal'in olaylara yaklaşımı hep mantıklı ve gerçekçi olmuştur. Milletine hep hakikatleri söylemiş ve bunu tavsiye etmiştir. "Milleti aklımızın ermediği, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında kandırarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz" sözü çok anlamlıdır. O, akıl ve bilime çok önem verirdi. Gerçeğe akıl ve bilim yoluyla ulaşılacağına inanan Atatürk, "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözü ile bunu en güzel şekilde açıklamıştır.
 
Mustafa Kemal, yaratıcı düşünceye sahip bir liderdi. Türk Milleti'ni Kurtuluş Savaşı'na hazırlarken düşmanı yurttan atmak için savaşmak gerektiğine halkını inandırmakla işe başladı. Yapacağı işlerin plânını en ince ayrıntılarına kadar tespit edip bunları uygulamak için değişik yöntemler denedi. Sakarya Savaşı öncesinde, ülkenin kaynaklarından en verimli şekilde yararlanılmasını sağlayarak ordumuzun ihtiyaçlarını karşıladı.
 
Atatürk, bütün inkılâplarını gerçekleştirmeden önce, kamuoyunu hazırlamaya, millete inkılâpların gerekliliğini anlatmaya büyük bir özen göstermiştir. Ona göre: "Milleti hazırlamadan inkılâplar yapılamaz". Atatürk, yurt gezilerinde halkla konuşmalar yaparak bunu gerçekleştirmiştir.
Gerek Kurtuluş Savaşı'mızın başarıyla sonuçlanması, gerek gerçekleştirilen inkılâplarla, Türkiye'nin çağdaşlaştırılması onun dehasının bir eseridir.
Başarılı olmanın sırlarından birisi de sabır ve disiplindir. Mustafa Kemal Atatürk, her engeli sabır ve disiplin ile aşıp Kurtuluş Savaşı'nı başarıya ulaştıran bir liderdir.
 
O, meseleler karşısında önce düşünür, gerekli araştırmayı yapar, tartışır, kararını ondan sonra verirdi. Verdiği kararı uygulamaya koyarken uygun zamanı beklerdi. Zamanlamaya çok önem verirdi.
Samsun'a çıkmadan çok önce, millet egemenliğine dayanan bağımsız yeni bir Türk devleti kurmayı düşünmüştü. Bu fikrini, o zaman açıklamadı. Samsun'a çıktıktan bir süre sonra vatanın kurtuluşu ile ilgili fikirlerini uygulamaya başladı. Kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman, saltanatı kaldırıp cumhuriyet yönetimini kurmayı düşünüyordu. Fakat mecliste saltanat yanlıları olduğundan zamanlamayı uygun görmemişti. Ancak Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştıktan sonra açılan ikinci meclis döneminde Atatürk'ün önderliğinde saltanat kaldırılıp cumhuriyet ilân edilmiştir.
 
Atatürk, Millî Mücadele'nin kazanılmasından sonra yaptığı inkılâpları çok önceden plânlamıştı. Ancak, bunları uygulayacak ortam sağlanıncaya kadar büyük bir sabırla bekledi ve tam bir disiplin ile düşündüklerini gerçekleştirmeyi başardı.
 
Mustafa Kemal Atatürk, daha Birinci Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Devleti'nin hızla felâkete doğru sürüklendiğini görüp çareler aramaya başlamıştır. Ülkemizin içinde bulunduğu durumu en doğru şekilde tespit etmiş ve ilerisi için en doğru kararları almıştır.
 
Atatürk, ileri görüşlü bir devlet adamıdır. Atatürk'ün 1932'de Amerikalı General Mc. Arthur'la yaptığı bir konuşma, bunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Atatürk bu konuşmasında; Avrupa'da Almanya'nın Versailles Antlaşması'nı ortadan kaldırmaya çalışacağını söylemiştir. Avrupa'da savaş çıkarsa, bundan Bolşevikler'in yararlanacağını; Sovyet Rusya'nın yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet hâlini alacağını belirterek, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki gelişmeleri önceden görebilmiştir.
 
Atatürk'ün gençlere söylediği "Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır" sözü, onun ileri görüşlü bir lider olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
 
Mustafa Kemal Atatürk, doğru bildiği şeyleri açıkça söylemekten çekinmezdi. Şu sözleri bunun en güzel örneğidir: "Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim".
Büyük adamları ancak büyük milletler yetiştirir. Toplumların büyük adamlara ihtiyacı en çok bunalımlı dönemlerde ortaya çıkar. Toplumları, bunalımlı dönemlerden ancak büyük liderler kurtarır. Mustafa Kemal Paşa, bu özellikleri taşıyan çok yönlü bir liderdir. O, Millî Mücadele'nin önderi, Türk inkılâbının hazırlayıcısıdır. Ayrıca birleştirici ve toplayıcı bir lider, büyük bir asker ve teşkilâtçı bir devlet adamıdır. Bütün bu yönleriyle çağa damgasını vuran bir dâhidir.
 
Atatürk, eğitimi sosyal ve kültürel kalkınmanın en etkili araçlardan biri olarak görmüştür. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra yeni devletin varlığını sürdürebilmesi için çağdaş eğitim metotlarıyla yetiştirilecek bir nesle ihtiyaç vardı. Bu sebeple eğitim konusuna büyük bir önem verdi. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kendisine sorulan "işte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz?" sorusuna Atatürk: "Maarif vekili olarak millî irfanı yükseltmeye çalışmak, en büyük emelimdir" cevabını verir.
Türk Milleti'nin aydınlık yarınları için elinde tebeşir, kara tahta başına geçerek Türk Milleti'ne okuma-yazma öğreten Atatürk, milleti tarafından başöğretmenliğe lâyık görüldü. O, maarif vekili olmadı ama modern bir eğitim politikasının esaslarını belirleyip eğitim alanında büyük inkılâplar yaptı. Öğretim programlarının hazırlanmasıyla ilgili komisyonları yönetti, ders kitabı yazdı, kürsüye çıkıp ders verdi. Milletin eğiticisi oldu. Atatürk, eğitimin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermesi ve çağın gereklerine uygun olması gerektiğini belirtmiştir.
 
Atatürk, Türk milletinin manevî ihtiyaçlarının da karşılanması gerektiğini biliyor ve bu nedenle kültürel kalkınmaya büyük önem veriyordu.
Atatürk, Türk kültür ve sanatını dünyaya tanıtmak için çok çalıştı. Bu konuda araştırmalar yapılmasını, sergiler açılmasını ve kültürle ilgili kongreler düzenlenmesini teşvik etti. Sanat ve sanatçılar hakkında takdir ve teşvik edici sözler söyledi. Bunlardan bazıları:
"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir."
"Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat bir sanatkâr olamazsınız." '''
"Bir millet, sanat ve sanatkârdan mahrum ise tam bir hayata malik olamaz." 
Atatürk, sanatçı yetiştiren kurumlar açtı. Çağdaş Türk sanatını geliştirmek amacıyla Avrupa'ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için gençler gönderdi. Bu durum, onun sanata ve sanatçıya ne kadar önem verdiğini gösterir.
İyi bir yönetici, milletinin huzur ve saadetini sağlamak için çalışır. Mustafa Kemal Atatürk, bütün hayatı boyunca bunu yapmaya çalıştı. Milleti için çalışmayı bir görev saydı. "Millete efendilik yoktur. Hadimlik vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur" sözü ile yöneticilerde bulunması gereken özelliği belirtmiştir. Mustafa Kemal, hayatı boyunca Türk devletinin ve milletinin çıkarlarım kendi çıkarlarının üstünde tutan, ender devlet adamlarından birisidir. Savaştaki kahramanlığı kadar, devlet kurup yönetmedeki ustalığı, ileri görüşlülüğü ve barışseverliği ile Atatürk, tarihte eşine az rastlanan bir yöneticidir.
 
Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra başlayan işgal günlerinde, toplumu olaylar karşısında yönlendirecek bir öndere ihtiyaç vardı. İşte o karanlık günlerde Atatürk, milletine rehber oldu. Anadolu'ya geçerek kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasını sağladı. Millî Mücadele, Atatürk'ün önderliğinde başarıya ulaştı. Türk Milleti'nin her alanda çağdaşlaşmasını hedef alan inkılâplar onun önderliğinde gerçekleşti. O'nun ilke ve inkılâpları, Türk milletine günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, askerî zaferlerini ve başardığı inkılâpları kendisine mal etmemiştir. Büyük eserlerin, ancak büyük milletle başarılabileceğine inanan bir önderdi.
 
Atatürk'ün, milletine sonsuz bir güveni vardı. Türk milletinin geçmişte olduğu gibi büyük hamleler yapacağına bütün kalbiyle inanmıştı. Şan ve şerefle dolu tarihindeki başarılarına yenilerini ilâve edeceğine bütün kalbiyle inanmıştı. O, "Atatürk Zaferleri" denmesinden hoşlanmazdı. "Atatürk İnkılâpları" sözünü reddeder, "Türk İnkılâbı" sözünün kullanılmasını isterdi. Bütün başarıları milletine mal etmekten zevk duyardı. Mustafa Kemal bir konuşmasında "Millî Mücadele'yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır" demişti.
 
Atatürk, kararlı ve mücadeleci bir liderdi. Güçlükler karşısında yılmayan, ümitsizliğe düşmeyen kişiliği onun Millî Mücadele'nin lideri olmasını sağlamıştır. Samsun'a çıktıktan sonra, Kâzım Karabekir Paşaya çektiği bir telgrafta, o günlerdeki ağır durumu belirttikten sonra "Bununla beraber bütün umutlar kaybolmuş değildir. Memleketi bu durumdan ancak Türk milletinin mukavemet azmi kurtarabilir" diyordu. Eskişehir-Kütahya Savaşları'ndan sonra Yunanlılar, Ankara'ya doğru ilerlemeye başladıkları zaman, Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından başkomutanlık görevine getirilmişti. Başkomutan olarak yaptığı ilk konuşmasındaki "Milletimizi esir etmek isteyen düşmanları, behemehal (ne yapıp edip) yeneceğimize dair güvenim bir dakika olsun sarsılmamıştır" sözleri onun hiçbir zaman ümitsizliğe yer vermediğini ve mücadelesindeki kararlılığı gösteren başka bir örnektir.
 
Atatürk, bütün çalışmalarını bir plân dahilinde yapardı. Bir işe karar verdiğinde; bu kararı bütün yönleriyle inceler, en iyi sonucu alacak şekilde uygulamaya geçerdi. Mustafa Kemal, yapacağı inkılâpları önceden düşünmüş, kamuoyunu bu değişiklikler konusunda aydınlattıktan sonra inkılâplarını yapmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın plânını, İstanbul'dan Anadolu'ya geçmeden önce yapmış ve bunu yakın arkadaşlarıyla tartışmıştı. Zamanı geldikçe düşündüklerini uyguladı. Uygulamaya başladıktan sonra hiç taviz vermedi. Bütün hayatı boyunca metotlu çalışmayı hiç bırakmadı.
 
Atatürk, milletimizi çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracak ileri bir zihniyetin yerleşmesi çabasındaydı. Bu yolda birtakım inkılâplar yaptı. İnkılâpların amacı, modern bir devlet, çağdaş bir toplum meydana getirmekti. Atatürk, Türk Milleti'nin çağdaş milletlerin seviyesine çıkartmak için siyasal, toplumsal, ekonomik alanlarda inkılâplar yapmıştır.
O'nun şu sözleri inkılâpçı karakterini ortaya koyar: "Büyük davamız, en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli inkılâp yapmış olan büyük Türk Milleti'nin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz".
Atatürk'ün birleştirici ve bütünleştirici özelliği sayesinde, Millî Mücadele başarıya ulaşmıştır. Atatürk, Millî Mücadele'nin karanlık günlerinde, değişik fikirlere sahip insanları bir mecliste, kendi etrafında toplamayı başardı. Kısacası, Atatürk'süz Millî Mücadele düşünülemezdi. Atatürk'ün birleştirici gücü, kişisel özelliğinden ve karakterinden geliyordu. O, yalnız askerlerin değil, sivil halkın da güvenini kazanmıştı.
 
Atatürk'ün bu üstün meziyetleri, sıkıntı ve bunalım içinde bulunan insanların, ona sevgi ve saygıyla bağlanmasını sağladı.
Atatürk, tarihte büyük devletler kuran ve yüksek bir medeniyet meydana getirmiş olan Türk Milleti'nin büyüklüğüne inanan ve bununla gurur duyan bir insandı. Atatürk; kahramanlık, vatan sevgisi, çalışkanlık, bilim ve sanata önem verme gibi değerlerin, Türklüğün yüksek vasıflarından olduğunu ifade etmiştir. O, milletinin bu özelliklerini her fırsatta dile getirip insanlık ailesi içinde lâyık olduğu yeri almasına çalıştı. Milletimizin yüksek karakteri, çalışkanlığı, zekâsı ve ilme bağlılığı ile millî birlik ve beraberlik duygusunu geliştirmeyi başlıca ilke kabul etti. Ona göre: "... Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır".
 
Atatürk, yalnız yakın geçmişte büyük hizmetler yapmış bir lider değildir. Eserleriyle ve düşünceleriyle, gerek Türk Milleti'nin gerekse başka milletlerin geleceğine ışık tutmaya devam eden bir liderdir.
 
Atatürk, kendi milletini ve bütün insanları samimî duygularla seven, iyi kalpli bir insandı. Bütün milletleri bir vücut, her milleti de bu vücudun bir organı olarak görürdü. Dünyanın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa ilgisiz kalamazdı. "İnsanları mesut edecek tek vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir" derken insanlar için ne kadar iyi duygular beslediğini açıklıyordu.
 
Atatürk, çocukları ve gençleri çok sever, onların en iyi şartlarda yetişip yükselmesini isterdi. Çünkü bir milletin ancak iyi nesiller yetiştirebilirse yükseleceği düşüncesini taşıyordu.
 
Atatürk, insanlara değer vermiş, insanlığın hizmetinde çalışmayı amaç edinmiştir. Romanya dışişleri bakanı ile yaptığı bir konuşmada insanlık ailesinin yerini ve değerini şu sözlerle belirtmiştir: "İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar kıymet veriyorsa, bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir"
 
Atatürk, barışa önem veren bir liderdi. Ona göre barışın bozulmasından bütün dünya ülkeleri ıstırap duymalıydı. Anlaşmazlıkların ortadan kalkması, insanlığın başlıca dileği olmalıydı. Dünyada yalnızca sevgi egemen olmalıydı. Atatürk'ün bu sevgi anlayışının nedeni insana duyduğu saygıdır. Onun "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü barış idealinin simgesi hâline gelmiştir
 
3. BÖLÜM
KURTULUŞ SAVAŞI
M.KEMAL'İN SAMSUN'A ÇIKIŞI VE ŞUURUN UYANIŞI 
 
- Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Pontusçu Rumlar Samsun ve Trabzon çevresinde Türkler'e saldırmaya başladılar.
- Türkler'in kendilerini savunmalarını ise İngilizler güvenliği bozma olarak nitelendirip, Osmanlı Hükümeti'nden bu karışıklığın önlenmesini istediler. Maksatları bu bahaneyle Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7. maddesini uygulayarak buraları işgal etmekti.
- Osmanlı Devleti, Samsun ve çevresindeki karışıklığın önlenmesi için M.Kemal'i 9. Ordu müfettişliğine atadı. Böylece hem M.Kemal İstanbul'dan uzaklaştırılacak hem de Samsun ve çevresindeki kargaşalıklar önlenmiş olcaktı.
- Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ulaştı.
- M.Kemal'in düşüncesi; yurdu düşmandan kurtarmaktı. Anadolu'ya resmi bir görevle gitmesi işleri kolaylaştırdı.
- M.Kemal "Ya İstiklal, Ya **üm" parolasıyla çalışmalarına başladı.
- Havza'da gerçekleştirdiği ilk mitinginde ordunun dağıtılmamasını silahların teslim edilmemesini duyurdu ve düşman saldırılarının protesto edilmesini bildirdi.
- Milli şuuru uyandırarak, milli teşkilat kurmayı
- İşgaller karşısında alevlenen milli heyecanı bütün yurda yaymayı düşünüyordu.
- Türk milleti ortak amaç etrafında birleşmeden savaşı başlatmak istemiyordu. Çünkü birlik olmanın önemini biliyordu. 
İŞGALLERE KARŞI İLK DİRENİŞ:
 
- Güney cephesinde, Fransızlara karşı Dörtyol'da başladı. (19 Aralık 1919)
- Batı cephesinde, yunanlılara karşı direniş İzmir'in işgali ile başladı. Bergama, aydın, Soma, Nazilli, Ödemiş'te oldu. Ödemiş'te İLK KURŞUN SAVAŞI ile Yunanlılara karşı ilk teşkilatlı savaş yapıldı.
AMASYA GENELGESİ: 
 
- M.Kemal'in amacı: Anadolu ve Rumeli'de kurulmuş olan milli cemiyetşeri tek amaç doğrultusunda birleştirmekti. işte bu düşünceler içinde Amasya Genelgesi'ni hazırladı.
- Amasya Genelgesinde: 
- Vatanın içinde bulunduğu durumu
- İstanbul Hükümetinin tutumu
- Bu durumdan nasıl kurtulunacağını ve neler yapılması gerektiğini bildirdi.
 
MADDELERİ:
- Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir.
- İstanbul'daki hükümet, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirmemektedir.
- Milletin bağımsızlığını, yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır.
- Milletin durumunu gözden geçirmek ve haklı sesini dünyaya duyurmak için, her türlü etkiden uzak milli bir kurulun toplanması gereklidir.
- Anadolu'nun en güvenilir yeri olan Sivas'ta milli bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır.
- Bu amaçla bütün illerden, milletin güvenini kazanmış ücer delegenin hemen yola çıkarılması gerekmektedir.
- Bu durumun milli bir sır olarak saklı tutulması lazımdır.
 
ÖNEMİ:
- Kutuluş Savaşı için atılmış önemli bir adımdır.
- Kurtuluş Savaşının ilk defa gerekçesi, amacı ve yöntemi belirtilmiştir.
- Türk milleti'ne egemenliği eline alması için bir çağrıdır.
- M.Kemal yeni bir meclis ve hükümet daha doğrusu yeni bir devlet kurmayı amaçlıyordu.
- Artık millet yönetilmeyecek, yönetecekti.
- M.Kemal, İstanbul, Anadolu'ya egemen değil, bağlı olmalıdır demiştir. 
ERZURUM VE SİVAS KONGRELERİ:
 
Erzurum Kongresi(23 Temmuz 1919):
- Mondros Ateşkes anlaşmasına göre, Doğu Anadolu'daki Sivas, Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput illerinde bir karşılık çıkarsa buraları işgal edebileceklerdi. Amaç: Doğu Anadolu'da Ermenilere yurt sağlamaktı.
- Doğu Anadolu halkı, işgallere karşı koyabilmek için Doğu Anadolu Müdafaii Hukuk Cemiyetini kurdu. Cemiyetin, gerçekleştirdiği en önemli iş bütün doğru illerinin temsilcilerinin katılmasıyla, bir kongrenin toplanmasını kararlaştırmış olmasıdır.
 
MADDELERİ:
1.) Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür. 
2.) Her türlü yabancı işgal ve müdahelesine karşı ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Devletinin dağılması halinde,millet birlikte savunma yapacak ve direnecektir.
3.) İstanbul Hükümeti,vatanın bağımsızlığını sağlayamaz ve koruyamazsa,geçici bir hükümet kurulacaktır.
4.) Milletin idaresini egemen kılmak esastır. 
5.) Hrıstiyan azınlıklara,siyasi ve sosyal egemenlik ya dadengemizi bozucuayrıcalıklar verilemez.
6.) Manda ve himaye kabul olunamaz.
7.) Mebuslar Meclisinin hemen toplanmasını vehükümet işlerinin,meclisin denetimine konulmasını sağlamak için çalışılacaktır.
ÖNEMİ:
- Amacı, toplanış şekli bakımından bölgesel, aldığı kararlar bütün yurdu ilgilendirdiği için milli bir kongredir.
- Milli bir hükümet kurmak ve milli egemenliği gerçekleştirmek fikri ilk defa açıkça ortaya konmuştur.Temsil heyetibu amaçla oluşturulmuştur. 
- Yeni bir devlet kurma fikri ilk defa ortaya atılmıştır.
- Manda ve himaye kabul edilmeyeceği açıkça igfade edilmiştir.
 
Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919): 
- Amasya Genelgesiyle, Sivas'ta bir kongrenin toplanması istenmişti.
- İstanbul Hükümeti bu kongrenin toplanmasını engellemeye çalıştı. M.Kemal'in tutuklanması emrini verdi. Hilafet devletleri de aynı çabayı sarfetti. Fakat engelleyemediler. Kongre toplandı. Başkanlığına da M.Kemal seçildi.
- Vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığının nasıl sağlanacağı konusu ele alındı. Bu konuda Erzurum Kongresindeki kararlar aynen kabul edildi.
- Vatanın parçalanmasını önlemek için kurulan bütün milli cemiyetler "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetié adı altında birleştirildi.
- Bu cemiyet adına söz söylemeye ve iş görmeye yetkili Temsil Heyeti seçildi. Başkanlığına da M.Kemal getirildi.
- Kongrenin en tartışılan konusu Manda, yani güçlü bir devletin himayesine girme isteği idi. Kesinlikle reddedildi.
 
ÖNEMİ:
- Amacı, toplanış sekli ve aldığı kararlar bakımında milli bir kongredir.
- Vatanın bütünlüğünü korumak ve bütünlüğünü sağlamak amacı taşır.
- Milli cemiyetlerin birleştirilmesi kuvvetlerin bir merkezden ve aynı amaçla tönetilmesi sağlanmıştır.
- Erzurum kongresinde alınan kararlar pekiştirildi.
 
 
AMASYA GÖRÜŞMESİ(20-22 Ekim): 
 
- İstanbul'da yasal bir hükümet kuruluncaya kadar Anadolu ile İstanbul'un heberleşmesinin kesilmesini ve hükümet işleri için yazışmalarını Sivas'taki temsil heyeti ile yapılmasını istedi. Damat Ferit Paşa istifa etti.
- Yerine geçen Ali Rıza Paşa Temsil Heyeti ile görüşmek üzere Bahriye nazırı Salih Paşa'yı görevlendirdi.
- M.Kemal ve Rauf Bey ile Bahriye nazırı Salih Paşa arasında yapılan görüşmede alınan kararlar:
 
1.) Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı korunacaktır.
2.) Müslüman olmayan topluluklara siyasi egemenlik ve sosyal dengemizi bozacak nitelikte haklar verilmeyecekti.
3.) İstanbul Hükümeti Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini tanıyacaktır.
4.) Osmanlı Mebuslar Meclisi Anadolu2ya, İstanbul Hükümeti'nin uygun göreceği güvenilir bir yerde toplanacaktır.
 
ÖNEMİ: 
- İstanbul Hükümeti Amasya görüşmesine temsilci göndermekle, Temsil Heyetinin hukuki varlığını tanımış oluyordu.
- İstanbul Hükümeti yukarıda alınan kararlardan sadece Mebuslar Meclisi'nin toplanmasını kabul etti.
M.KEMAL VE TEMSİL HEYETİ'NİN ANKARA'YA GELİŞİ(27 Aralık 1919): 
 
- M.Kemal gelişmeleri yakından izleyebilmek için Temsil Heyeti ile birlikte Ankara'ya geldi. 
Çünkü;
- Ankara her bakımdan güvenlikte idi.
- İstanbul ile rahat ulaşım ve haberleşme olanağına sahipti.
- Yunanlılar ile yapılacak savaş alanına yakındı. 
SON OSMANLI MEBUSLAR MECLİSİ, MİSAK-I MİLLİ ve İSTANBUL'UN İŞGALİ:
 
a.) Son Osmanlı Mebuslar Meclisi ve Misak-ı Milli (29 Ocak 1920): 
- Padişah Vahdettin, Mondros Ateşkes Antlaşmasının, uygulamaya konulduğu günlerde Mebuslar Meclisi'ne kapatmıştı.
- Amasya görüşmelerinde ise yeniden açılması kararı alındı.
- Mebuslar Meclisi için yapılan seçimleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni adayları ya da desteklediği kişiler çogunlukla kazandılar.
- M.Kemal, tüm çabalarına rağmen Mebuslar Meclisinin, İstanbul dışında güvenlikte olan bir ilde toplanması hükümete kabul ettirmemiştir. Biliyordu ki İstanbul'da toplanacak meclis, uzun süreli calışmaz ve serbestçe kararlar alamaz. Zamanla gelişen olaylar ne kadar haklıolduğunu gösterecektir.
- M.Kemal seçilen bir kısım mebuslarla Ankara'da görüştü. Misak-ı Milli esasları kararlaştırıldı.
- Mebuslar MEclisi 12 Ocak 1920'de İstanbul'da toplandı. Temsil Heyeti taraftarı Mebuslar, Felah-ı Vatan grubunu oluşturdular. Bu grup Misak-ı Milli adlı belgeyi hazırladılar.
 
b.)Misak-ı Milli:
 
Maddeleri:
1.) 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalandığı sırada Türk askerinin koruduğu Türk vatanının tümü, ayrılık kabul edilemez bir bütündür.
2.) Kendi istekleri ile anavatana katılmış olan Kars, Ardahan, Batum ve Artvin'de gerekirse gene halkın oyuna başvurulabilir.
3.) Batı Trakya'nın durumunun tespitinde halkın oyuna başvurulmalıdır. 
4.) İstanbul'un güvenliği sağlandıktan sonra Boğazların dünya ticaretine ve ulaşımına açılmasında, bizimle ilgili devletlerden verecekleri karar geçerli olmalıdır.
5.) Azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki müslüman halkın da aynı haktan yararlanmaları şartı ile kabul edilecektir.
6.) Milli ve ekonomik gelişmemizi engelleyip siyasi, mali, ve adli sınırlamalar(kapitülasyonlar) kaldırılmalıdır.
 
ÖNEMİ: 
- Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar Mebusan Meclisi tarafından kabul edilmiştir.
- Türk vatanının bugünkü sınırları tespit edilmiştir.
- Böylece Kurtuluş Savaşı'nın dayandırılacağı ilkeler açıkça ortaya konmuştur.
- Amasya görüşmelerinden sonra milli micadeleye meşruluk kazandıran ikinci ve daha önemli belgedir.
 
c.) İstanbul'un İşgali (16 MArt 1920): 
Misak-ı Milli kararlarına kızan İtilaf devlerleri Türklere gözdağı vermek için;
- İstanbul'u işgal ettiler.
- Mebuslar Meclisini basarak Temsil Heyeti'nin görüşleri doğrultusunda çalışan mebusları tutukladılar. Bazıları Anadolu'ya kaçtılar. Bazıları Malta adasına sürgüne gönderildi.
- Anadolu'ya sürdürülen milli mücadeleden vazgeçilmezse İstanbul'u tamamen alacaklarını bildirdiler.
- Vahdettin Mebuslar Meclisi'ni kapattı. 
- Ali Rıza Paşa, Hükümet başkanlığından istifa etti. Salih Paşa Hükümeti kuruldu. O da istifa etti ve yerine Damat Ferit Paşa geçti.
- İstanbul'un işgalini, Manastırlı Hamdi Efendi adında yurtsever bir telgrafçı M.Kemal'e bildirdi.
 
ANADOLU'NUN TEPKİSİ:
M.Kemal bu olay üzerine:
1.) Durumu vatanın her tarafına duyurdu ve protesto etti.
2.) İstanbul ile telgraf ve telefon haberleşmesinin kesilmesini istedi.
3.) İşgal güçlerinin İstanbul ve Adana'dan Anadolu'ya yapacakları sevkiyata engel olmak için Geyve ve Ulukışla demiryollarını tahrip ettirdi.
4.) Anadolu'dan İstanbul'a her türlü mali kaynak gönerimi oldu. 
 
İŞGALİN SONUCU:
- TBMM'nin açılmasına imkan hazırlandı.
- Osmanlı saltanatının bir nevi sonu oldu. 
TBMM'NİN AÇILMASI (23 NİSAN 1920): 
 
- İstanbul'un işgali ve Mebuslar Meclisi'nin kapatılması üzerine M.Kemal, Temsil Heyeti adına yayımladığı bir emirle, Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanacağını duyurdu.
- Seçimler yapıldı. Seçilen milletvekilleri ile İstanbul'dan kaçabilen milletvekilleri Ankara'da toplandı ve TBMM açıldı. Meclis, M.Kemal tarafından verilen önergeyi kabul etti.
Buna göre;
1.) Hükümet kurmak zorunludur.
2.) Geçici olarak bir hükümet başkanı tanımak ya da padişah vekili atamak doğru değildir.
3.) Meclis'te toplanmış olan milli iradeyi, vatanın geleceğine el koymuş olarak tanımak temel ilkedir. TBMM'nin üstünde bir güç yoktur.
4.) TBMM, kanun yapma ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
5.) Meclis'ten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerie bakar. Meclis Başkanı, bu kurulun da başkanıdır.
- Böylece millet egemenliğine dayanan yeni Türk Devleti'nin temelleri atılmış oldu.
- Yönetimde millet söz sahibi olduğu için devletin adı da Cumhuriyet olmalıydı.
- M.Kemal TBMM başkanlığına seçildi.
- Hükümetin kurulmasına karar verildi. 3 Mayıs 1920'de TBMM Hükümeti kuruldu. Avrupa devletlerine, İstanbul Hükümeti ile yapacakları antlaşmaların geçersiz olduğunu bildirdi.
- 20 Ocak 1921'de ilk Anayasa hazırlandı.
- Meclisin başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanıydı. Hükümet üyeleri(bakanlar) mecliste yapılan oylamalarla belirleniyordu.
- Yasama, yürütme, yetkisi meclise aitti. (kuvvetler birliği)
TBMM'NE KARŞI İSTANBUL HÜKÜMETİ'NİN TUTUMU VE AYAKLANMALAR: 
 
- Bu sırada Damat Ferit Paşa yeniden sadrazam olmuştu. TBMM'nin açılmasını istemiyordu. M.Kemal ve arkadaşlarının yürüttükleri mücadelenin yanlış olduğunu savunuyordu.
- M.Kemal hakkında idam kararı çıkardılar.
- Halkın dini duygularını istismar ederek dini silah olarak kulanmışlardır. Şeyhülislamdan fetva çıkararak M.Kemal'in mücadelesini padişaha karşı gelme olarak nitelemiş ve dine aykırı davranışlarının ölümle cezalandırılması gerektiğini duyurmuşlardır. 
- Milli kuvvetleri yok etmek için Kuva-yi İnzibatiye adıyla yeni bir ordu kuruldu.
- Bu ayaklanmaları işgal kuvvetleri de destekledi.
- İstanbul Hükümeti ve İngilizlerin kışkırtmasıyla birçok ayaklanma çıkmıştır.
 
TBMM'nin Ayaklanmaları Bastırmak İçin Aldığı Önlemler:
- Ayaklanmalar Kuva-yi Milliye bilikleri tarafından bastırıldı.
- Damat Ferit Paşa vatan haini ilan edildi.
- TBMM Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nu çıkardı. İstiklal mahkemeleri kuruldu.
- Ankara müftüsü Rıfat Hoca ile 150 din adamı, İstanbul'daki fetva'ya karşı bir fetva yayınlayarak milli mücadelenin dine aykırı olmadığını duyurdular.
SEVR ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920): 
 
-1. Dünya Savaşı'nı kazanan devletler,yenilgiye uğrattıkları Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan ile barış antlaşmaları hemen imzaladıkları halde Osmanlı Devleti ile yapacakları antlaşmayı ertelemişlerdi. Çünkü;
- Osmanlı Devleti'ni paylaşma konusunda anlaşamamışlardır.
- İtilaf Devletleri Ocak 1919'da toplanan, Paris Barış Konferansında Osmanlı Devleti'nin parçalanmasını kararlaştırdılar. Ana hatlarını San Remo Konferansı'nda belirlediler. 
- Antlaşmanın imzalanmasını çabuk laştırmak amacıyla Yunan ordusu Trakya'dan saldırıya geçti.
- Antlaşma Saltanat Şurası'nda incelendi. Rıza Paşa'dan başka hepsi kabul ettiler. Paris'in Sevr mahallerinde 10 Ağustos 1920'de antlaşma imzalandı.
 
MADDELERİ:
1.) İstanbul dışında bütün Trakya, Yunanistan'a bırakılacak
2.) Suriye ve Lübnan, Fransa'ya terk edilecek.
3.) Arabistan ve Irak, İngiltere'ye bırakılacak.
4.)İstanbul, Osmanlı Devletinin başkenti olarak kalacak, fakat azınlıkların hakları korunmazsa, burası Türklerin elinden alınacaktı.
5.) Doğu Anadolu'nda iki yeni devlet kurulack.
6.) Boğazlar, savaşta ve barışta bütün devletlerin gemilerine açık bulundurulacak.
7.) İzmir, Türklerde kalacak, fakat yönetimi Yunanlılara bırakılacak.
8.) Azınlıklara çok geniş haklar verilecek.
9.) Osmanlı Devletinin bütün gelir kaynakları, İtilaf Devletlerinin işgal masfarlarına ve savaş tazminatını ödemeye harcanacak. Osmanlı Devletinin maliyesi, İtilaf Devletlerinin tayin edeceği bir komisyonun elinde olacaktı.
10.) Osmanlı Devletinin en çok 50.000 kişilik bir ordusu olacak, ordunun ağır silahları, uçakları ve savaş gemileri olmayacaktı.
11.) Kağitülasyonlardan bütün devletler yararlanacaktı.
 
DOĞU CEPHESİ - ERMENİLERLE SAVAŞ: 
 
- Osmanlı Devleti'ni parçalamak isteyen devletler, kendilerine çıkar sağlamak için Osmanlı ülkesinde yaşayan müslüman olmayanların haklarını savunma rolü oynamışlardır.
- Ermenileri de politikalarına alet ettiler. Ermeni sorunu ilk olarak 1877 - 1878 Osmanlı-Rus savaşında, Doğu Anadolu'nun bir kısmını ele geçiren Rusların, buralardaki Ermenileri kışkırtmasıyla başladı.
- Daha sonra Rusya ve İngiltere Ermeni sorununu kendi çıkarları doğrultlsunda kullandılar.
- Rusya, kurulacak bir Ermenistan ile Akdeniz'e ulaşmayı
- İngiltere, bağımsız bir Ermenistan düşüncesiyle, Rusya'nın Akdeniz'e ulaşmasını önlemek istiyordu.
- Kışkırtmalar sonucu bağımsız bir devlet kurma düşüncesiyle kapılan, Ermeniler Erzurum, İstanbul, Yozgat, Kayseri, Çorum ve Van'da olaylar çıkardılar.
- Padişah 2. Abdülhamid'i öldürme teşebbüsünde bulundular. 
- 1909'da Adana'da isyan çıkardılar.
- 1. Dünya Savaşı'nda Doğu Anadolu'da ilerleyen Ruslar'ın yanında yer aldılar. 1914'te Zeytun'da isyan çıkardılar, Türkleri öldürdüler.
- Bunu üzerine TBMM, Ermenileri göc ettirme yasasını çıkararak Ermenileri Suriye'ye göc ettirdi.
- 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Kafkasya'nın güneyinde bir Ermenistan Devleti kuruldu. İtilaf devletleri Doğu Anadolu'yu Ermenilere vermeyi planladılar.
- Bundan cesaret alan Ermeniler, 1920 Haziranında Türkiye'ye saldırıya geçtiler. Fakat Doğu Cephesi komutanı Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk kuvvetlerine yenildiler ve Gümrü Antlaşmasını yapmak zorunda kaldılar. (3 Aralık 1920)
- Bu antlaşma ile, 
- Kars ve çevresi geri alındı.
- TBMM'nin askeri ve siyasi alanda kazandığı ilk uluslararası başarıdır.
- Doğu cephesi kapanmış, buradaki kuvvetler batı ve güney cephelerine kaydırılmıştır.
-Ermeniler Doğu Anadolu'daki hayellerinden bir süre için vazgeçtiler. Ermeni sorunu kapandı. Daha sonra Gürcistan ile bir anlaşma yapıldı.
- Ardahan, Artvin, Batum tekrar topraklarımıza katıldı.
- Böylece belirlenen Doğu sınırımız, daha sonra 16 Mart 1921'de Rusya ile imzalanan Moskova Ant ile kesin şeklini aldı. 
GÜNEY CEPHESİ: 
 
- İngilizler Mondros Ateşkes Antlaşmadının 7. maddesi uyarınca Urfa, Antep, Maraş'ı işgal ettiler. Ancak buralardaki Türk yönetimine karışmadılar. Milletin onuruna dokunacak hereketlerden kaçındılar. Bu sebeple silahlı bir direnişle karşılaşmadılar.
- Daha sonra kendi aralarında yaptıkları bir anlaşma ile İngilizler buraları, Fransızlara bıraktılar. Büyük işkenceler yaptılar. Bunun üzerine halk direnişe geçti.
- Sivas Kongresi'nde güneydeki Kuva-yi Milliye direnişinin örgütlenmesi kararlaştırıldı. Temsil Heyeti tarafından buraya subaylar gönderildi. Batı cephesinden farklı olarak, Güney cephesinde halkın tamamı bu subaylarla kaynaşarak topyekün bir savaş başladı.
- Antep, Urfa, Maraş'ta milli cepheler oluşturuldu, Kuva-yi Milliye birlikleri kuruldu.
- Fransızlar 12 Şubat 1920'de Maraş ve 11 Nisan 1920'de Urfa'yı boşaltmak zorunda kaldılar. Antep'e ise ancak 1 yıl sonra girebildiler.
- Sakarya Savaşı'nı kaznmamız üzerine Ankara Antlaşması'nı yapmak zorunda kaldılar.(20 Ekim 1921)
- Fransızlar da Misak-ı Milli'yi ve yeni Türk Devleti'ni tanımış oldular.
- Güney sınırımız güvenlik altına alındı.
- Türk kuvvetlerinin bit kısmı Batı Cephesi'ne kaydırıldı. 
- İtilaf devletlerinin Türkiye'ye karşı oluşturdukları birlik bozuldu. Fransızlar ve İtalyanlar Yunanistan'dan uzaklaştılar.
- Güneybatıda İtalyanlarla ciddi bir çatışma olmadı. İtalyanlar Sakarya Zaferi sonunda Anadolu'ya tamamen terkettiler.
1. İNÖNÜ SAVAŞI (6-10 OCAK 1921): 
 
NEDENİ:
1.) İtilaf Devletleri desteğiyle Sevr Antlaşmasını Türklere kabul ettirmek
2.) TBMM, ordularını yok edip Ankara'ya kadar olan Türk topraklarını ele geçirmek ve TBMM'yi kapatmaktı.
3.) Demiryollarının kavşağı olan Eskişehir'i ele geçirmek.
 
SONUCU:
1.) Yunanlılar yenildi. Çerkez Ethem kuvvetleeri dağıtıldı.
2.) Yeni Türk Devleti'nin iç durumunu kuvvetlendirdi. Dış itibarını arttırdı.
3.) Halkın TBMM'ye ve orduya güveni arttı. Milli mücadelenin kazanılacağına olan inancı güçlendirdi.
4.) İtilaf devletleri, politikalarını yeniden gözden geçirmek için Londra konferansını toplamaya karar verdiler.
5.) Kazandığı başarıdan dolayı Albay İsmet Bey'in rütbesi generalliğe yükseltildi.
LONDRA KONFERANSI (21 Şubat - 12 Mart 1921):
 
TOPLANIŞ AMACI:
- Yunanlılardan çok şey bekleyen İtilaf devletleri 1.İnönü muharebesi sonunda hayal kırıklığına uğradılar.
- Silah gücüyle elde edemediklerini diplomatik yollarla gerçekleştirmek istediler.
- Amaç Sevr antlaşmasını biraz değiştirip yürürlüğe koymaktı.
- İngiltere, Fransa, İtalya, yunanistan katıldı. 
- Bu konferansa İstanbul Hükümeti yanında TBMM Hükümeti de çağırıldı.
- Konferans anlaşma sağlanamadan dağıldı.
- Londra konferansı ile İtilaf devletleri TBMM hükümeti'ni tanımış oldu. Onlara, Misak-ı Milli hakkında doğru bilgiler verildi. Hangi şartlarla barış yapılabileceği belirtildi. Dünya kamuoyuna Türk milletinin haklı davası tanıtılmış oldu.
MOSKOVA ANTLAŞMASI (16 Mart 1921): d
 
- 1. Dünya Savaşı'nda İtilaf Devletleri grubunda yer alan Rusya, ülkesinde çıkan İhtilal yüzünden savaştan çekilmişti.
- İngiltere, Fransa, İtalya Rusya'da kurulan yeni yönetimi tanımamış ve ona karşı cephe almışlardır.
- Bu devletler Anadolu'yu işgale başlayınca Rusya endişe duymaya başladı. Çünkü Anadolu'nun işgali, Rusya'nın güney sınırlarını tehlikeye sokacaktı.
- Bu yüzden Rusya TBMM'ne yakınlaşmaya başladı. Önce Misak-ı Milli'yi tanıdı.
- Türk ordularının Doğu Cephesi'nde Ermeniler'e batı Cephesinde Yunanlılara karşı kazandığı başarıları izledi.
- 16 MArt 1921'de Sovyet Rusya ile TBMM arasında Moskova Antlaşması imzalandı.
Buna göre;
- Doğu sınırımız çizildi.
- İki devlet arasında karşılıklı yardımlaşma kabul edildi. Birinin tanımadığı antlaşmayı diğeri de tanımıyacaktı.
- Rusya yeni Türk Devleti'ni tanıdı.
- TBMM ilk defa büyük bir devletle eşit şartlarla antlaşma imzalamıştır.
2.İnönü Savaşı (26 Mart - 1 Nisan 1921): 
 
- 1.İnönü savaşında ve Londra konferansında isteklerini Türk Devleti'ne kabul ettiremeyen İtilaf devletleri Yunanistan'ı yeni bir saldırı için kışkırttılar.
- Amaç 1.İnönü Savaşı'nın aynısı idi.
- Yunanlılar yine yenildiler.
 
SONUÇLARI:
1.) Düzenli ordunun önemi bir kez daha kanıtlanmış oldu.
2.) İtalyanlar işgal ettikleri bölgeleri boşaltarak, Anadolu'yu terkettiler.
3.) Fransızlar Ankara'ya temsilciler göndererek anlaşma yolları aradılar ve işgal ettikleri Zonguldak'tan çekildiler.
4.) İtilaf devletlerinin Yunanistan'a olan güveni azaldı.
 
SAKARYA SAVAŞI (23 Ağustos - 13 Eylül 1921): d
 
-Yunanlılar Türk ordusunu hazırlıksız yakalamak için 23 Ağustos 1921'de şiddetli bir saldırıya geçti.
- M.Kemal askerlerine "Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça bırakılamaz." emrini verdi.
- Savaş 22 gün 22 gece sürdü.
- Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı cephesi komutanı İsmet Paşa yönetimindeki Türk ordusu büyük zafer kazandı.
 
SONUÇLARI:
1.) Türk milletinin bağımsızlık azmi daha da güçlendi.
2.) Mustafa Kemal'e "Gazilik" ve "Mareşallik" rütbesi ile ünvanı verildi.
3.) Yunanistan umutsuzluğa düşerek savunmaya geçti.
4.) Dış politikada olumlu sonuçlar doğurdu. Kars ve Ankara Antlaşmaları imzalandı. 
KARS ANTLAŞMASI (13 Ekim 1921): 
 
- TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya'ya bağlı Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan cumhuriyetleri arasında imzalandı.
- Moskova antlaşması ile kabul edilen sınır tekrarlandı. Böylece Doğu sınırımız kesinleşmiş oldu. 
ANKARA ANTLAŞMASI (20 Ekim 1921): 
 
- TBMM Hükümeti ile Fransa arasında imzalanmıştır.
- Fransa yeni Türk Devleti'ni resmen tanıdı.
- Hatay dışında Güney sınırımız çizilmiş oldu.(Hatay'da özel bir yönetim kuruldu) 
BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKUMANDAN MEYDAN MUHAREBESİ (26-30 Ağustos 1922): 
 
- Sakarya Savaşı'nda yenilen Yunanlılar işgal etikleri yerleri ellerinde tutabilmek için savunmaya geçtiler.
- Türk ordusunun amacı: Düşmanı Anadolu'dan söküp atmaktı. Bunu için 6 ay süren bir hazırlık devresi geçirdiler.
- 26 Ağustos 1922 sabahı, Başkomutan M:Kemal, İsmet ve Fevzi Paşa taarruzu yönetmek için Kocatepe'de bulunuyorlardı.
- 20 Ağustos'ta, muharebeyi doğrudan M.Kemal yönetti. Bu savaş tarihimize Başkomutanlık Meydan Savaşı olarak geçti. Dumlupınar'da düşman yenilgiye uğratıldı.
- 1 Eylül sabahı, M.Kemal Paşa "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri." emrini verdi.
- Yunan Başkomutanı Trikopis esir edildi. Türk orduları 9 Eylül 1922'de İzimir'e girdi.
- Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, Malazgirt zaferiyle Anadolu'nun kapılarını Türklere açmış, Türkiye Selçuklu sultanı 2. Kılıç Arslan Miryakefalon zaferiyle Anadolu'nun Türk vatanı olduğunu belgelemiş, Başkumandan Muharebesi ise Anadolu'nun sonsuza dek Türk vatanı olarak kalacağını ispat etmiştir.
 
 
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (11 Ekim 1922): 
 
- Batı Anadolu'nun kurtarılmasından sonra sıra, Doğu Trakya ve Boğazlar'a gelmiştir.
- Türk orduları İstanbul ve Çanakkale üzerine yürümeleri karşısında İtilaf devletleri telaşa kapıldılar.
- İngiltere, Boğazlar ve İstanbul'u savunmak istediyse de Fransa ve İtalya'dan gerekli desteği göremedi. Sovyetler Birliği de Türkleri destekleyeceğini açıklayınca, ateşkes görüşmelerini kabul ettiler.
- Türkiye, İngiltere, Fransa, İtalya katıldılar. Yunanlılar Mudanya açıklatında gemide beklediler.
- Türkiye'yi Batı cephesi komutanı İsmet Paşa temsil etmiştir.
 
MADDELERİ:
 
1.) Doğu Trakya, Meriç ırmağının sol kıyısına kadar, on beş gün içinde Yunan ordusu tarafından boşaltılacak.
2.) Doğu Trakya, boşaltıldıktan sonra 30 gün içinde RBMM Hükümeti'ne teslim edilecek.
3.) TBMM Hükümeti'ne, barış antlaşmasının imzalanmasına kadar Doğu Trakya'da 8000 jandarma bulundurulacak.
4.) İstanbul ve Boğazlar, TBMM Hükümeti'ne bırakılacak. İtilaf Devletleri kuvvetleri, barışın imzalanmasına kadar İstanbul'da kalacaktı.
 
ÖNEMİ:
- Türklerin askeri zaferini tamamlayan siyasi bir zaferdir. 
- Mondros Ateşkes Antlaşması Hükümsüz hale gelmiştir.
- Boğazlar, İstanbul ve Doğu Trakya savaş yapılmadan kurtarılmıştır.
- Misak-ı Milli'de belirlenen sınırlara kavuşuldu. 
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI VE ÖNEMİ (24 Temmuz 1923): 
 
- Mudanya Ateşkes Antlaşmasından sonra barış esaslarını görüşmek üzere Lozan konferansı toplandı.(20 Kasım 1922)
- Konferansa Türkiye, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya katıldı. Boğazlar görüşülürken Rusya ve Bulgaristan da hazır bulundu.
- Konferansta Türk Devleti'ni İsmet Paşa başkanlığında bir heyet temsil etti.
- Konferansta üç önemli konu çözümlenecekti.
1.) Türk-Yunan barışının esaslarını belirlemek.
2.) Osmanlı Devleti'nin tarihe karıştığını kabul ederek yeni Türk Devleti'ni tanımak.
3.) Osmanlıların yabancılara vermiş olduğu kağitülasyonları kaldırmak.
 
- Görüşmeler çok çetin geçti
- Borçlar meselesi, kapitülasyonlar, İstanbul'un boşaltılması, Irak sınırımızın belirlenmesi konularında anlaşmaya varılamadı. 4 Şubat 1923'de dağıldı.
 
Daha sonra tekrar toplanan Lozan konferansında(24 Temmuz 1923'da imzalandı) su kararlar alındı. 
1.) Trakya sınırı, Mudanya Ateşkes Antlaşması'yla kararlaştırıldığı şekilde olacak.
2.) Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'ye verilecek; Midilli, Sakız, Sisam adaları Yunanistan'da kalacak, fakat askersiz hale getirilecek.
3.) Türkiye'deki Rumlar ve Yunanistan'daki Türkler karşılıklı olarak değiştirilecekler, Batı Trakya'daki Türkler ile İstanbul'daki Rumlar, bu değişmenin dışında bırakılacak.
4.) Yunanistan, savaş tazminatı yerine Karaağaç'ı Türkiye'ye verecek.
5.) Çanakkale ve İstanbul booğazlarının iki yanında dar bir bölge askersiz hale getirilecek. Türkiye, bir savaşa girecek olursa, BOğazları silahlandırabilecek.
6.) Yabancı savaş gemilerinin Boğazlardan geçişini, Türkiye'nin başkanlğında kurulacak Uluslararası Boğazlar Komisyonu denetleyecek.
7.) Suriye sınırı, Fransızlarla daha önce yapılan Ankara Antlaşması'nda belirlendiği gibi kalacak.
8.) Kapitülasyonlar kaldırılacak.
9.) Osmanlı borçları, Osmanlı Devletinden ayrılan devletlerle aramızda paylaşılacak; borçların bize düşen bölümü düzenli taksitlere bağlanacaktı
 
 
T.C. Tarihi Cumhuriyet Dönemi
A) Cumhuriyetin İlanı ve Halifeliğin Kaldırılması: 
1. Cumhuriyetin İlanı ve Mustafa Kemal Paşa'nın ilk Cumhurbaşkanı Seçilişi. 
2. Halifeliğin Kaldırılması ve Bunun Önemi. 
B) Partiler ve Çok Partili Döneme Geçiş Dönemleri: 
1. Cumhuriyet Halk Fırkası. 
2. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Şeyh Sait Ayaklanması. 
3. Mustafa Kemal'e Suikast. 
4. Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Menemen Olayı. 
C) İnkılabın Gelişimi, Devlet ve Toplum Kurumlarının Laikleşmesi. 
1. Osmanlı Devletinde Hukuk. 
2. Din-Devlet ilişkisi ve Aşamaları. 
3. Türk Medeni Kanununun Kabulü ve Karakteri. 
D) Eğitim ve Kültür Alanında İnkılap Hareketleri: 
1. Türk Harflerinin Kabulü. 
2. Tevhid-i Tedrisat Kanunu. 
3. Medreselerin Kaldırılmamsı. 
4. Eğitim-Öğretim Alanında Gelişmeler, (Okullar, Güzel Sanatlar ve Kültür alanında gelişmeler üzerinde durulması) 
5. Yeni Tarih Anlayışı. 
6. Türk Dilinin Gelişmesi. 
E) Toplumsal Yaşayışın Düzenlenmesi : 
1. Tekkelerin, Zaviyelerin ve Türbelerin Kapatılması. 
2. Kıyafette Değişiklik. 
3. Soyadı Kanununun Kabulü. 
4. **çüler, Saat ve Takvimde Değişiklik. 
5. Kadın Haklarının Kabulü. 
F) Ekonomik Alanda Gelişme: 
1. Milli Ekonominin Kurulması : 
a) Cumhuriyetin İlk Yıllarında Ekonomi. 
b) Milli Ekonomi İlkesi ve Uygulanması. 
c) Tarım (Köycülük siyaseti, kooperatifçilik, toprak reformu, vergi sistemi üzerinde durulması). 
d) Ticaret (Kabotaj hakkının açıklanması.) 
e) Sanayi ve Madencilik 
2. Bayındırlık Alanında Gelişme. 
3. Sağlık ve Tıp Alanında Gelişme. 
 
Atatürk inkılaplarının tümü bir bütün oluşturur. Birbirini tamamlarlar. 
Türk inkılabının amacı, Türk halkını çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmaktır. 
Saltanat' ın kaldırılması (1 Kasım 1922) : 
Nedenleri : 
• Milli mücadele sırasında İtilafçılarla beraber hareket etmişti, 
• “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” hükmü padişahlıkla çelişiyordu. 
• Lozan barışı sırasında İtilafçılar sultanı da görüşmelere davet ederek Türk heyetinde ikilik yaratmak istiyordu. Bunun önüne geçilmesi gerekiyordu. 
* Bu nedenle saltanat 1 Kasım 1922’te kaldırıldı. 
M. Kemal, Erzurum kongresinden itibaren cumhuriyete doğru gidişi ortaya koymuştu. Ancak ülke şartlarının buna elverişli olmaması nedeni ile bu amacını açıkça söylemiyordu. Kurtuluş Savaşı kazanılıp şartlar olanak verince 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet TBMM’nin kabul ettiği bir tasarı ile ilan edilmiştir. 
 
Halifeliğin Kaldırılması ( 3 Mart 1924 ) : 
1-Halife peygamber ve Emeviler döneminde hem devlet lideri hem de ordu komutanı idi. Osmanlılara geçince daha çok İslam dünyasını birleştirici bir güç olarak kullanıldı. Ancak bu pek başarılı olmamış ve önemini kaybetmişti. 
2-Halife Türkiye’de de devlet işlerine karışmaya başlamış ve cumhuriyete karşı olanlarla iş birliği yapmaya başlamıştı. Bu nedenlerle 3 Mart 1924 yılında halifelik kaldırıldı. 
 
Devlet hizmetlerinin halka daha iyi ulaştırılabilmesi için Türkiye’nin idari teşkilatı yeniden düzenlendi. Merkezi idareye bağlı olarak Türkiye, iller, ilçeler, bucaklar ve köylere ayrıldı. İle vali, ilçelere kaymakam, devletin temsilcisi olarak yönetici atanır. 
 
Türkiye’nin başkenti, Ankara olarak belirlendi. 
• Milli mücadelenin bütün çalışmaları burada yapılmıştı, 
• TBMM, burada açılmış ve çalışmıştı, 
• Ulaşım, haberleşme ve bütün diğer imkanlar açısından Türkiye’nin tüm bölgeleriyle bağlantılıydı. Ülkeyi buradan kontrol etmek daha olanaklı idi. 
 
Atatürk yeni Türk Devleti’nde demokratik rejimi yerleştirmenin yolunun demokrasi olduğunu biliyordu. Bu nedenle siyasi yönetimin tam bir hür ortamda oluşturulabilmesi için halkın seçim hürriyetini sağlamak gerekiyordu. 
Demokrasi değişik fikirlerin varlığını kabul eder. Siyasi parti de aynı görüşü paylaşan insanların bir araya gelip oluşturdukları bir örgüttür. 
Kurtuluş Savaşı sırasında siyasi partiler yoktu. Herkes ülkenin kurtarılmasını istiyordu. Ancak savaştan sonra ve özellikle saltanatın kaldırılmasının ardından mecliste muhalifler arttı ve kendiliğinden iki grup oluştu. Seçimler yaklaşınca M. Kemal Cumhuriyet Halk Fırkası’nı kurdu(9 Ağustos 1923). 
Bir süre sonra Atatürk’ün bazı arkadaşlarında fikir ayrılıkları başlamış ve onlar da kendi fikirlerini uygulamak üzere terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdular. İlk başta iyi niyetle kurulan bu parti daha sonra cumhuriyete karşı olanların toplandığı bir odak haline gelmiş ve bu kişilerin çıkardığı bazı ayaklanmalara üzerine parti kapatılmıştır. 
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda toplananlar, saltanatın ve halifeliğin yeniden tesisi için çalışıyorlardı.Bunlar Diyarbakır ve Elazığ çevresinde Şeyh Sait İsyanı’nı çıkarmıştı. Bunun üzerine Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılıp İstiklal Mahkemeleri kuruldu ve isyan bastırılıp elebaşıları İstiklal Mahkemelerinde yargılandı. 
M. Kemal’i, saltanat ve halifeliğe dönüş için engel olarak görenler onu öldürmeyi tasarlamıştı. Ancak suikastçileri kaçıracak olan motorcunun bu amacından vazgeçip haber vermesi üzerine amaçlarına ulaşamadılar. 
1925-1930 yılları arasında inkılaplara devam ediliyordu. Ancak 1929’da yaşanan ekonomik bunalım, M. Kemal’in ekonomik politikasını eleştirenler arttı. Bunun üzerine Atatürk, farklı görüşler için başka partilerin kurulmasını istedi. Sonuçta Ali Fethi Bey tarafından Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Ancak bu parti de öncekinde olduğu gibi cumhuriyet rejimine karşı olanların toplandığı bir merkez haline gelince bu da kapatılmak zorunda kalınacak ve böylece ilk çok partili rejim denemeleri başarısız olmuştur.(1945 yılında ancak başarı sağla..). 
Menemen olayı, cumhuriyete karşı olanların halkın dini, duygularını kullanarak çıkardıkları bir ayaklanmadır. Derviş Mehmet liderliğinde başlayan ayaklanmayı bastırmak isteyen Öğretmen Asteğmen Kubilay, asilerce başı kesilerek şehit edildi.Ayaklanma daha sonra bastırılarak suçlulara gerekli cezalar verildi. 
Hukuk, vatandaşların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen yazılı kuralların bütünündür. 
Hukuk alanında yapılan inkılaplar: 
1-Anayasanın Kabulü (20 Ocak 1921) ( Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ) 
Anayasanın Önemli Hükümleri: 
a)Egemenliğin millete ait olduğu, 
b)Kuvvetler birliği(Yasama, yürütme ve yargının TBMM’nde toplanması). 
c)TBMM’nin devleti yönetecek en üstün organ olduğu, 
29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanı üzerine anayasanın 1. maddesi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” şeklinde düzenlendi. 1924’te günün şartlarına göre 2. anayasa yapılmıştır. 
 
2-Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Türk Ticaret Kanununun Kabulü: 
 
Türk Medeni Kanunu’nun Özellikleri: 
• Kadın ve erkek sosyal ve ekonomik olarak eşit hale getirildi, 
• Tek eşlilik ve resmi nikah esası getirildi, 
• Evlenmelerde iki tarafın isteği esas alındı, 
• Kadınlara da boşanma hakkı tanındı.Böylece çocukların da hakları güvence altına alındı. 
 
Eğitim ve Kültür Alanında İnkılap: 
 
1-Çağdaşlaşma ve Uygarlık: Çağdaşlaşma, aklın ve bilimin ışığında yaşadığımız zamana ayak uydurmaktır. Atatürk’ün gelişim için rehber aldığı faktör, bilim ve tekniktir. Atatürk, Batı uygarlığını hedef gösterirken bilim ve teknolojideki ilerlemelerini kasteder. 
 
2-Milli Eğitim: 
a)Tevhid-i Tedrisat(Öğretim Birliği) Kanunun Kabulü ve Medreselerin Kaldırılması:
Osmanlıların son zamanlarında iki türlü eğitim yapılıyordu. Birincisi, bilimin ışığında eğitim veren Batı tipi okullar; ikincisi de din kurallarına göre ve dolayısıyla serbest düşünceye dayanmayan Medreseler. Bu ikilik, toplumda iki ayrı düşüncede olan iki tip nesil yetiştiriyordu. Atatürk bilime dayanmayan Medreseleri kaldırarak toplumdaki ikiliğin önüne geçmiş oldu. 
 
Bugünkü Eğitim Sistemimizin Esasları: 
• Eğitim birliği, 
• Kız-erkek eşitliği, 
• Eğitimin tüm yurtta yaygınlaştırılması, 
• Eğitimde uygulamaya ağırlık verilmesi, 
• Programların ihtiyaçlara göre hazırlanması, 
• Programların bilimsel olması, 
• Saygılı, sevgili ve sorumlu bir disiplin 
• Yetenekli ve mesleğini seven fertler yetiştirme, 
 
b)Yeni Türk Harflerinin Kabulü: 
Osmanlılarda Arap alfabesi kullanılıyordu. Bu, eğitim ve öğretimi zorlaştırıyordu. Tüm yurtta okur-yazarlılığın yaygınlaştırılması, Latin alfabesine dayanan yeni Türk Alfabesi ile sağlandı.(1 Kasım 1928).Türkler tarih boyunca bir çok devlet kurmuştur. Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı, Türkiye gibi... Bu devletleri kurarken gittikleri yerlerde Türk kültür ve uygarlığını da yaygınlaştırmışlardır. 
Atatürk’ün ilkelerinden milliyetçilik, insanın tarihine bağlılığı da ifade eder. Atatürk, milletine ve tarihine bağlılığını, tarih alanındaki çalışmaları ile göstermiştir. Türk tarihinin gerçekçi bir biçimde araştırılması için “Türk Tarih Tetkik Cemiyetini” kurmuştur. Bugün bu kuruluş “Türk Tarih Kurumu” adını taşır. Atatürk tarih yazarlarının tarihi yapanlara bağlı kalmasını istiyordu. Yani tarihin gerçekçi bir biçimde yazılmasını ve böylece gelecek kuşakların doğru bilgilenip bundan gerekli dersleri çıkarmalarını savunuyordu. 
Atatürk, birleştirici bir tarih anlayışına sahipti. İnsanın kendi tarihini bilmesi, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkabilmek için zorunludur. Çünkü tarih bilinci, milli birliği oluşturur. Atatürk, Türk tarihi ile övünmesinin yanı sıra sebepsiz yapılan savaşların bir cinayet olduğunu kabul ederdi. Bu da insan sevgisini gösterir. Yani kendi tarihimizle övünürken başka uluslara düşmanlık beslemeyi de reddediyordu. 
Atatürk, milli birlik ve beraberliği sağlayan unsurlardan biri olan dil konusuna da önem vermiş ve Türkçe’nin geliştirilmesi için Türk Dili Tetkik Cemiyeti(Türk Dil Kurumu)’ni kurmuştur. 
Milli kültür, manevi özellikler, yaşayış ve davranış şekilleri ile düşünce birliğinden oluşur. Yani tüm değerlerimizden oluşur. Atatürk’e göre milli kültür mutlaka yükseltilmelidir. Aksi takdirde yok olur. Günümüzde bu daha iyi hissedilmektedir. Zira geri kalan ulusların kültürü, güçlü ulusların kültürüne yenik düşmektedir. Çağdaş kültüre sahip olmak, bilim, sanat ve teknoloji düzeyine kültürünü yükseltmekle mümkündür. 
Güzel sanatlar, uygar olmanın belirtisi ve kültürlü insan yetiştirmede bir eğitim aracıdır. Güzel sanatlardan Atatürkçülüğün amacı, insanlar arasında sevgiyi geliştirmesi, gelecek kuşaklar için çalışılması ve kalıcı eserler verilmesidir. Sanatçı bunu başardığı oranda ulusuna ve insanlığa hizmette bulunmuş olur. Zira sanatkar, insanlığın ortak değeridir. 
Gerçek anlamda halkı için çalışan sanatçıya Atatürk büyük önem vermiştir. Bunu da “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız.” Sözüyle ifade etmiştir. 
 
 
Toplumsal alanda yapılan başlıca inkılaplar ve düzenlemeler: 
 
1-Din kurumlarının düzenlenmesi: Tarikat, Tanrı’ya ulaşmak için izlenen yollardan her birine denir. Tarikat mensuplarının toplandıkları yere tekke, küçüğüne de zaviye denir. 
Zamanla bu tarikatların gerçek amacından uzaklaşıp cumhuriyete karşı faaliyetlere başlayınca tekke ve zaviyeler ile türbeler çıkarılan bir kanunla kapatıldı(1925). 
 
2-Kıyafette değişiklik: Atatürk yaptığı inkılaplarla yarattığı yeni insanın dış görünüşü ile de uygar insanlar sınıfına katılmasını istedi. Bu amaçla kılık ve kıyafette de düzenleme yapılarak bugünkü kıyafet anlayışını getirdi ve şapka kanunu çıkarıldı. Dini kıyafetlerin giyimi de sadece ibadet yerleri ile sınırlandırıldı. 
 
3-Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik: Cumhuriyetten önce Hicri ve Rumi takvimler kullanılıyordu. Ancak bu farklılık , devlet işlerinin yürütülmesi ve diğer devletleriyle olan ilişkilerde zorluklar çıkarıyordu. Bu yüzden Miladi Takvim getirildi.(1926). 
Saat durumu ise önceleri Güneş’in doğuşuna göre yapıldığından ülkede zamanlamada birlik sağlanamıyordu. Bu karmaşayı önlemek için milletler arası saat sistemi kabul edildi. 
**çü alanında da değişiklikler yapıldı. Önceleri kullanılan arşın, endaze, okka gibi birim ölçüleri yerine metre, kilo ve litre gibi bugünkü ölçüler getirildi. Böylece ticari alana bir düzen ve buna bağlı bir canlılık getirildi(1931). 
 
4-Soyadı Kanunu: Osmanlı devletinde insanların soyadı olmayıp genellikle isimlerinin yanında lakap, baba adı, ayrıcalık ifade eden bazı unvanlarla anılırdı. Ancak bu, nüfus, askerlik, tapu, okul, adalet, ticaret gibi işlerde karışıklıklar çıkarıyordu . 
Bu karışıklığın önüne geçmek için 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla, aile gülünç, ahlaka aykırı olmama ve Türkçe olma şartı ile istediği soyadını alabilecekti. 
 
5-Kadının Sosyal ve Siyasal Hakları: İlk Türk devletlerinde kadının yeri önemliydi. Erkek ile eşit ve toplumda söz sahibiydi. 
Arap kültürü etkili olunca Osmanlılarda kadının yeri gerilemeye başladı. Erkek egemenliği altına alındı. Haklarını kaybetti. 
Cumhuriyetle beraber kadın-erkek eşitliğini yeniden sağlamak için bir takım düzenlemeler yapıldı. Cumhuriyetle beraber kadının elde ettiği bazı haklar şunlardır: Seçme-seçilme, miras, boşanma, okuma ve meslek sahibi olma gibi...Sağlık alanında da önemli adımlar atıldı. 
 
EKONOMİK ALANDA GELİŞMELER : 
Ekonomi: İnsanların üretim, pazarlama ve tüketim alanında yaptıkları etkinliklerin tümüdür. 
Osmanlı ekonomisi, 1750’lerden itibaren çöküşe geçmiştir. Başlıca sebepleri ise kapitülasyonlar, sanayinin gelişmemesi, sürekli savaşlar, tarımın bozulması ve dış borçlar idi. 
Cumhuriyet döneminde ekonominin düzeltilmesi, askeri zafer kadar önemliydi. Çünkü Atatürk’ün belirttiği gibi, siyasi bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıkla tamamlanması gerekir. 
 
Yeni Türk Devleti’nin ekonomi politikası İzmir İktisat Kongresi’nde belirlenmiştir: 
• Öncelikle milli kaynaklardan yararlanılacaktır, 
• Üretici korunacaktır, 
• Sanayi ve ihracat geliştirilecektir, 
• Özel girişimciler desteklenecektir, 
• Çiftçilerin desteklenmesi için bankacılık geliştirilecektir. 
 
Tarım alanında yapılan başlıca etkinlikler: 
• Köylüyü rahatlatmak için “aşar” vergisi kaldırıldı, 
• Ziraat Bankası aracılığı ile çiftçilere kredi sağlandı, 
• Kooperatifçilik geliştirildi, 
• Tarımda makineleşmeye önem verildi, 
• Verimi arttırmak için tohum ıslahı ve çiftçinin eğitilmesine önem verilmiştir. 
Ticaret alanında yapılan etkinlikler: 
Cumhuriyet öncesi ticaret azınlıkların elindeydi. Türk milletini ticarette etkin kılmak için: 
• 1-Bankacılığa önem verilerek ilk özel banka olan İş Bankası kuruldu, 
• 2-Tüccarlara kredi sağlandı, 
• 3-Türk limanları arasında yolcu ve yük taşıma hakkı(Kabotaj hakkı) Türk denizcilerine verildi. 
 
Sanayi alanında yapılan etkinlikler: 
• Devlet sanayi kuruluşlarını kurarken özel girişimciler de desteklendi, 
• 1933 yılında “devletçilik” ilkesi uygulanarak girişimcilerin yapamadığı yatırımlar yapıldı, 
• 1939’da Karabük demir-çelik fabrikası kuruldu, 
• Madencilik faaliyetleri için MTA Enstitüsü kuruldu. 
 
Bayındırlık alanında : özellikle ulaşıma önem verilerek demir ve kara yolları geliştirildi. Liman ve hava alanları yapılıp hizmete sokuldu. Şehirlerin modernleştirilmesi için çalışıldı. 
 
BEŞİNCİ BÖLÜM 
TÜRK ORDUSU VE MİLLİ SAVUNMA 
 
 
Türk Ordusu ve Milli Savunma 
 
Türk devletlerinin kuruluş ve yıkılışlarında ordu genellikle birinci derecede rol oynamıştır. 
Türk ordusu gerektiğinde milletle bir bütün oluşturmuştur. Bunu en iyi örneği de Kurtuluş Savaşı’nda verilmiştir. Türk ordusunun temeli, disiplin, cesaret ve vatan sevgisine dayanır. 
Bugün TSK, dört ana bölümden oluşur: 
1. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 
2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 
3. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 
4. Jandarma Genel Komutanlığı. 
Türk ordusunun görevi, anayasada belirtildiği gibi, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni iç ve dış tehlikelere karşı korumak ve kollamaktır”. Ayrıca gerektiğinde doğal felaketlerde de halka yardım eder. 
Milli savunma, Milli Savunma Bakanlığı’nca yürütülmektedir. Ordunun, beslenme, barınma, silah, araç-gereç ihtiyacının giderilmesi ve askerlik işleri bu bakanlığın görevidir. Ordunun savaşa hazırlanması ise genel Kurmay Başkanlığı’nca yürütülür. 
 
ALTINCI BÖLÜM 
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN DIŞ SİYASETİ 
1. Nüfus Mübadelesi. 
2. Yabancı Okullar Sorunu. 
3. Irak Sınırı ve Musul Sorunu. 
4. Milletler Cemiyeti ve Milletler Cemiyetine Girişimiz. 
5. Balkan Antantı. 
6. Montrö Sözleşmesi. 
7. Sadabat Paktı. 
8. Hatay Sorunu ve Sonucu. 
 
Milli dış politikamız: Atatürkçü düşünce sisteminin esasları doğrultusunda barışçı bir yönde oluşturulur. 
 
Milli dış politikamızın dayandığı başlıca esaslar: 
• Öncelikle milli gücümüze dayanmak ve bağımsızlığımızı üstün tutmak, 
• Milli sınırlar içinde kalmak, 
• Gerçekçi ve barışçı olmak, 
• Uluslar arası ilişkilerde eşitliğe dayanan ilişkiler kurmak, 
• Milli politikayı yürütürken iç teşkilatı dikkate almak, 
• Başka devletlerin politika ve yönetim sistemlerinden etkilenmemek, 
• Bilim ve teknolojiyi rehber kabul etmek. 
Atatürk dış ilişkilerde özellikle bağımsızlığımızın zedelenmemesine dikkat edilmesini istemiştir. Çünkü Atatürk’e göre bağımsız olmayan devlet gerçekte devlet değildir. Atatürk’ün önem verdiği ikinci ilke de ilişkilerin mutlaka barışçı yoldan sürdürülmesi olmuştur. Bunu da “ Yurtta barış dünyada barış” ilkesiyle açıklamıştır.
 
Musul Sorunu ve Sonucu: 
Musul sorunu Lozan Anlaşması’nda çözülememişti. Daha sonra İngiltere ile yapılacak görüşmelerde çözülmesi kararlaştırılmıştı. 
1924’te başlayan görüşmelerde İngiltere, Musul’un Irak’a ait olduğunu belirtiyordu. Gerçekte amacı, Irak’ın kendi sömürgesi olduğundan buradaki petrol yataklarına sahip olmaktı. Hatta Musul’un yanı sıra Hakkari’nin de Irak’a katılması gerektiğini belirtiyordu. 
İlk başta görüşmelerden sonuç alınamamış ve sorun, İngiltere tarafından Milletler Cemiyeti’ne götürülmüştür. 
Bu arada İngilizler, Türkiye’yi iç işlerinde uğraştırmak için ortaya çıkan Şeyh Sait Ayaklanması’nı desteklemiştir. 
Türkiye, Milletler Cemiyeti ve Lahey Adalet Divanı kararlarını reddetmiştir. İkinci defa İngiltere-Türkiye arasında görüşmeler başlamış ve sonuçta 5 Haziran 1926’da varılan anlaşmaya göre, bugünkü sınırımız çizilmiştir. Musul Irak’a bırakıldı. Ancak Irak elde ettiği petrolün %10’luk bölümünü 25 yıl süre ile Türkiye’ye verecekti. 
 
Montrö Boğazlar Sözleşmesi : 
Lozan Anlaşması ile Boğazların her iki yakası askersiz bırakılıyor ve yönetim uluslar arası bir komisyon tarafından sağlanıyordu. Türkiye bu şartları devletlerin silahsızlanmaya gitmesi şartıyla kabul etmişti. Ancak devletlerin 1933’ten sonra hızla bir silahlanma yarışına girmesi, Almanya’nın Ren bölgesine girmesi, Japonya’nın Mançurya ve İtalya’nın Habeşistan’a saldırması Türkiye’yi de kendi güvenliği açısından Boğazlar konusunda harekete geçirdi. 
Lozan Anlaşmasını imzalayan ülkelere bir nota gönderen Türkiye, İsviçre’nin Montrö kentinde bir konferansın toplanmasını sağladı. Burada imzalanan sözleşmeye göre; 
1. Boğazlar Komisyonu kaldırılıp görevleri Türkiye’ye verildi, 
2. Boğazları her iki yakasında Türkiye asker bulundurabilecekti, 
3. Ticaret gemileri Boğazlardan geçebilecektir, 
4. Savaş gemilerinin geçişi için bazı sınırlamalar getirildi, 
5. Türkiye, savaş durumunda, savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi konusunda serbesttir. 
 
Balkan Antantı 
I.Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışının sağlanamaması, ülkelerin 1933’ten sonra silahlanmaya gitmesi, Almanya’nın Balkanları hedefleyen politikaları, Türkiye ve Yunanistan’ı telaşlandırmış ve bunlara Yugoslavya ve Romanya’nın da katılması ile dört ülke arasında Balkan Antantı imzalanmıştır. Amaç, sınırları güvence altına almak ve tehlikeleri önlemektir. Ayrıca ekonomik alanda da işbirliği sağlanacaktı. 
 
Sadabat Paktı 
1935 yılında İtalya’nın Habeşistan’a saldırması, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’yu tehlikeye düşürmüştü. Bu yüzden Türkiye, İran, Irak ve Afganistan bir araya gelerek birbirlerinin güvenliklerini sağlayıcı işbirliği gidip aralarında Sadabat Paktı’nı imzaladılar. 
 
Hatay Sorunu ve Sonucu: 
20 Ekim 1920’de, Fransa ile imzalanan Ankara anlaşması ile Türkiye-Suriye sınırı çizilmiş ve Hatay Fransa’nın mandası altında kalmıştı. Burada yaşayan Türklere hakları verilmişti. Ancak Fransa’nın buradaki mandasını kaldırması üzerine Hatay yeniden gündeme getirilmiştir. Konu Milletler Cemiyeti’ne götürülmüş ve Türkiye-Fransa arasında görüşmeler başlamıştı(1936). Sonunda 2 Eylül 1938’de bağımsız bir Hatay Devleti kuruldu. Ancak bu durum uzun sürmemiş ve Hatay meclisinin aldığı bir kararla Hatay ülkemize katıldı(1939). 
Hatay’ın ülkemize katılmasında Atatürk’ün üstün çabası etkili olmuştur. Barış yoluyla kazanılmış siyasi bir başarıdır. 
Jeopolitik: Bir devletin ekonomik, coğrafi, siyasal ve stratejik özelliklerinin dış politikayı etkilemesidir. 
 
Türkiye, sahip olduğu coğrafi konum, uluslar arası politikaları etkileyen özelliklere sahiptir. Bunların başlıcaları: 
• Türkiye’nin Asya, Avrupa ve Afrika’yı birleştiren stratejik bir konumda olması, 
• Boğazlar sayesinde deniz ticaret yollarına hakim olması, 
• Batı ile Orta Doğu arasında bir köprü durumunda olması, 
• Bir dünya savaşı ihtimalinde çok önemli bir coğrafi konumda olması, 
• Zengin eski uygarlıkların mirasına sahip olmasıdır. 
 
Türkiye’nin bu önemi, güçlenmemizi istemeyen bazı devletleri, aleyhimizdeki bazı faaliyetleri desteklemekte ve gelişmemizi engellemeye çalışmaktadırlar. Bu amaçla iç ve dış tehdit unsurlarını desteklemektedirler. Özellikle terörizm faaliyetlerini destekleyerek hem Türkiye’yi içten çökertmeye çalışmakta hem de kendilerine silah pazarı yaratmaktadırlar. Bu şekilde davranan devletler terörizmin yayılmasına en büyük katkıyı yapmış olmaktadırlar. Bunun yanı sıra bazı devletler geçmişte yaşanan bazı olayları günümüzde gerçek dışı bir durumda ortaya çıkarmakta ve uluslar arası ilişkilerimizi bozarak bizi zor durumda bozmaya çalışmaktadırlar. Ermeni soykırımı iddiası bu amaçla kullanılmaktadır. 
Bütün bu tehditlerin önüne geçmek ve sahip olduğumuz stratejik avantajları korumak, toplum olarak birlik olmamız ve her alanda güçlenme çalışmaları yapmamızla mümkündür. 
 
YEDİNCİ BÖLÜM 
ATATÜRKÇÜLÜK - TÜRK İNKILABININ DAYANDIĞI İLKELER VE TÜRK İNKILABININ NİTELİKLERİ 
A) Temel İlkeler: 
1. Cumhuriyetçilik. 
2. Milliyetçilik. 
3. Halkçılık. 
4. Laiklik. 
5. Devletçilik. 
6. İnkılapçılık. 
7. Bütünleyici İlkeleri 
8. Milli Egemenlik 
2. Milli Birlik ve Beraberlik, Ülkü Bütünlüğü 
3. Özgürlük ve Bağımsızlık 
4. Yurtta Barış, Cihanda Barış. 
5. Bilimsellik ve Akılcılık. 
6. Çağdaşçılık ve Batılaşma. 
7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi. 
 
Türk İnkılabının Nitelikleri : 
Atatürkçülük: Atatürk’ün, devlet, fikir, ekonomik hayat ve devlet kurumlarını ilgilendiren görüş ve ilkelerinin bütünündür. 
Atatürkçülüğün Oluşmasına neden olan başlıca etkenler: 
• Osmanlı Devleti’nin yönetim şeklinin(Mutlakıyet) günün şartlarına uymaması, 
• Fransız İhtilali’nin etkisi ile ülkenin dağılışının gittikçe hızlanması, 
• Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki bilimsel ve teknolojik gelişmeleri izleyememesi, 
• I.Dünya Savaşı sonunda vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının tehlikeye düşmesi, 
• Osmanlı padişah ve hükümetlerinin olaylar karşısında çözüm üretememeleri. 
 
Atatürkçülüğün başlıca amaçları: 
• Tam bağımsızlık, 
• Toplum refahını sağlama, 
• Millet egemenliğini sağlama, 
• Akıl ve bilimi rehber kılma, 
• Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma. 
 
 
Atatürkçülüğün Nitelikleri: 
• Milletin ihtiyaçlarından kaynaklanmış olması, 
• Hayalci olmaması, 
• Bir bütün olarak Atatürk ilklerine dayanması, 
• Akıl ve bilimi rehber kabul etmesi, 
• Düşünce ve vicdan hürriyetine saygılıdır, 
• Milli birlik ve bütünlüğe önem vermesi, 
• Barışçı olması. 
 
Atatürkçü Düşüncede Özellik Taşıyan Önemli Yaklaşımlar: 
• Atatürkçü düşünce, kişinin hak ve hürriyetlerini koruyucu bir anlayışa sahiptir, 
• Uluslar arası düzeyde kabul edilen tüm hak ve özgürlükler, Atatürkçü düşüncede yer alır, 
• Atatürkçü düşünce hürriyeti her ilerlemenin anası kabul eder, 
• Atatürkçü düşünce, devleti kişinin hak ve hürriyetlerinin korunmasından sorumlu tutar, 
• Kişi hak ve hürriyetlerine karşı kişi vatandaşlık ödevleriyle yükümlü olur. 
 
Atatürk İlkeleri:
Atatürk’ün inkılaplarını gerçekleştirirken uyguladığı yöntemlerin dayandığı esasların sistemidir. 
Atatürk İlkelerinin Amaçları:
• Türk toplumunu aklın ve bilimin rehberliğinde uygarlık düzeyine çıkarmak 
• Türk toplumuna mutlu bir yaşam sağlama, 
• Bağımsız ve güçlü bir Türkiye yaratmak şeklinde özetlenebilir. 
 
Atatürk İlkelerinin Ortak Özellikleri:
• Sorunları akıl ve bilimin kurallarına göre çözmeyi öngörür, 
• Kişinin hak ve özgürlüklerini korur, 
• Demokratik kurallara uymayı esas alır, 
• Başkasına özenerek veya taklit ederek belirlenmemiş, toplumun ihtiyaçlarından doğdu, 
• Atatürk ilkleri bir bütün olarak değerlendirilir, birbirini tamamlayıcıdır. 
 
Atatürk İlke ve İnkılaplarının Dayandığı Esaslar:
• Vatan ve millet sevgisi, 
• Milli egemenlik, 
• Bağımsız ve özgür düşünce, 
• Milli birlik, 
• Ülkenin bölünmezliği, 
• Türk toplumuna inanma ve güvenme. 
 
Atatürk İlkeleri:
a)Cumhuriyetçilik:
• Egemenliğin sahibinin millet olduğu bir yönetimdir, 
• Temsili demokrasiyi esas alan bir yönetimdir, 
• Milletin seçtiği temsilcilerden oluşan TBMM son söz yetkisine sahiptir, 
• Millet temsilcilerini değiştirebilir, 
• Atatürk, Gençliğe Hitabesinde cumhuriyetin korumalığını Türk gençliğine vermiştir. 
 
b)Milliyetçilik:
• Milleti sevmek ve milli çıkarları her şeyden üstün tutmayı öngörür, 
• Vatandaşlar arasında hiçbir ayrım yapmaz, birlik ve beraberliğe dayanır, 
• Vatanın bütünlüğünü ve bağımsızlığını esas alır, 
• Tüm vatandaşları Türk olarak kabul eder, 
• Irkçılığı reddeder. 
 
c)Halkçılık:
• Türkiye vatandaşı olan herkesi kanun önünde eşit sayar, 
• Halkın devlet yönetimine eşit katılımını sağlar, 
• Siyaset ve yöneticilerin halk için çalışmasını öngörür, 
• Halkı bir bütün kabul ettiği için sınıf ayırımını reddeder. 
 
 
d)Devletçilik:
• Atatürk’ün ekonomik görüşlerini ifade eder 
• Ekonomik kalkınmada özel teşebbüsün yanı sıra devletin de yatırımları yapmasını öngören karma sistemi esas alır. 
• Sosyal güvenliğin sağlanmasını devletin görevi olarak görür. 
 
e)Laiklik:
• Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını ön görür, 
• Din ve vicdan özgürlüğünü sağlar, 
• Dini inançları kullanarak halkın sömürülmesinin önüne geçer, 
• Devlet yönetiminde aklın hakim olmasını ister, 
• Dinde de serbest düşüncenin ve araştırmanın önünü açar, 
• Toplumun inancında hoşgörünün hakim olmasını sağlar, 
• Dinin gerekleri için hizmet edilmesini de sağlar, 
 
f)İnkılapçılık:
• Yeniliği esas alır, 
• Sürekli yeniliklere açık olmayı ister, 
• Yeniliklerle toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasını amaçlar, 
 
Atatürk ilkelerine sahip çıkarak devamlılığını sağlamak bizim temel görevimizdir. 
Çünkü; 
• Türkiye Cumhuriyeti’nin devamının garantisidir, 
• Hak ve özgürlüklerimizin sağlayıcısıdır, 
• Millet egemenliğini sağlarlar, 
• Kalkınmamız için gerekli bilimsel programın sağlayıcısıdır, 
• Milli birlik ve beraberliğimizi sağlarlar, 
Bu ilkelerin devamını sağlamak için onların anlamını bilmek yeterli değildir. Bu anlamı yaşamamız gerekir. Ayrıca bunları gelecek nesillere aktararak sonsuz kılmalıyız. 
 
1919-1938 yılları arasında verilen mücadele ile bağımsızlığımız, milli egemenliğimiz, cumhuriyetimiz ve demokrasimiz sağlandı. Bu mücadele Atatürk ilkeleri doğrultusunda yapılmış ve başarılmıştır. O halde Atatürk ilkeleri bizim varlığımız kadar önemlidir. Çünkü varlığımız bu sayede sağlanmıştır. 
Hedefimizi ve hedefimizin gerçekleştirilmesi yolunu bize Atatürk ilkeleri göstermektedir. Bu ilkeler doğrultusunda, gelişmişliğimizi daha da ileriye götürmeliyiz. 
 
 
SEKİZİNCİ BÖLÜM 
ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜ VE İSMET İNÖNÜ'NÜN CUMHURBAŞKANI SEÇİLMESİ 
1. Atatürk'ün **ümü. 
2. İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı Seçilmesi. 
3. İsmet İnönü'nün Keşiliği ve Devlet Adamlığı . 
Atatürk ölünce, 11 Kasım 1938 tarihinde toplanan TBMM, Atatürk’ün en yakın silah ve fikir arkadaşlarından olan İsmet İnönü’yü Türkiye’nin 2. cumhurbaşkanı seçti. 
İnönü, Atatürk’ün yolunda memleket ve milletine 1950 yılına kadar cumhurbaşkanı olarak hizmet etmiştir. 
I.Dünya Savaşı’nın ardından yapılan barış anlaşmaları kalıcı bir barış getirmedi. Aksine yenilenlere çok ağır anlaşmalar imzalatıldığından yeni bir savaşın tohumlarını ekti. Nitekim Almanya’da Hitler, İtalya’da ise Mussolini, iktidara gelince ırkçı bir politika izlemiş kısa sürede silahlanmaya başladılar. Bu ise yeni bir savaşın belirtileriydi. 
Atatürk, Hitler’in ve Mussolini’nin politikalarını değerlendirirken yakında bir savaşın olacağını önceden görüyordu. Bu da Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü gösterir
 

*****************************************************


                      Osmanlı Devleti Duraklama Dönemi

--Osmanlı devleti kuruluşundan XVI. yüzyılın sonlarına kadar doguda ve batıda sürekli olarak sınırlarını genişletmiştır.17.yüzyıla kadar Asya,Avrupa ve Afrikada önemli topraklar elde etmiş ve en geniş sınrılarına ulaşmıştır.Ancak XVII. yüzyılın sonlarında dogru devlet duraklama sürecine girmiştir.1579 Sokullu'nun ölümüyle başlayan ve 1699 Karlofça antlaşmasıyla son bulan döneme Osmanlı Duraklma dönemi denir.

 

Duraklama dönemi padişahları;

--III.Murat (1579-1595)
--III. Mehmet (1595-1603)
--I.Ahmet (1603-1617)
--I.Mustafa (1617-1618)
--II.Osman (1618-1622)
--II.Mustafa (1622-1623)
--IV.Murat (1623-1640)
--Sultan İbrahim (1640-1648)
--IV.Mehmet (1648-1687)
--II.Süleyman (1687-1691)
--II.Ahmet (1691-1695)
--III.Mustafa (1695-1703)

--Osmanlı Devleti duraklma döneminde Toplam oniki padişah başa geçmiştir.Bu padişahlardan en çok devleti yöneten hükümdar 39 yıl ile IV.Mehmet'dir en az devleti yöneten hükümdarlar ise bir'er yıl olmak üzere I.ve II.Mustafadır


DURAKLAMANIN NEDENLERİ

--İç nedenler

a)Merkezi Otoritenin Bozulması:
--Mutlakiyet ve teokrasi ile yönetilen Osmanlı devleti Devlet yönetimininb etgili ve ya etgisiz olması Padişahların tuturmuyla dogru orantılı olmuştur.
--I.Ahmet döneminde, yönetim alanında degişiklige gidilerek sancaga çıkma usulu degistirilerek yerine 'kafes' usülü getirilmiştir.Ayrıca I.Murat Fatih dönemlerinde son seklini alan veraset anlayışında degişiklige gidilerek ''ülke padişahın malıdır'' anlayışısıın yerşne Ülke, Padişah'ın en akıllı ve en yaşlı oglunun malıdır anlayısı getirilmiş merkezi otorite saglamlastırılmaya calısınılmıştır. bu sisteme Osmanlı devletinde ''Ekber ve Erşed'' sistemi denilmektedir.
--Sarayda yetişen Şehzadelerin ülkeyi ve halkı tanıma fırsatı ortadan kalkmış ve küçük yaşda tahta geçtiginden dolayı Padişahlara dışarıdan baskı uygulanmıştır...

 

b)Devlet ve toplum yapısının bozulması:
--Osmanlı devlet, çok uluslu devletti ve içinde bir çok farklı din ve irkdan insanı barındırıyordu böyle bir durumda devlet otoritesinin saglam olması gerekliydi.Ançak kanunların uygulunamaması,ekonominin bozulması nedenıyle iç isyanlar çıkmış,toplumun huzuru bozulmuştır.

 

c)Ordu ve donanmanın bozulması:
--Yeniçeri ocaklarına usulsüz asker alınmış ve Kabukulu askerlerinin sayısı artırılmıştır.Devletten maaş alan asker sayısı artmış olmasına ragmensavaşlarda başarısız olunası devleti çok yönlü ekonomik sıkıntılara sokmuştur
--Ayrıca duraklama dönemine kadar 'ocak devlet içindir' anlayışıhı hakimken duraklama döneminde 'devlet ocak içindir' anlayışı hakim olmuştur.
--Tımar sistemının bozulmasıyla halk, kırsal kesimden şehirlere göç edince eyaletlerdeki askerlerin önemi kayıp olmusştur.

d)Maliyenin bozulması:
--Asker sayısının düzensiz olarak artması,
--kapütülasyonların yaygınlaşması,
--Cografi keşiflerin sonucunda Osmanlı limanlarının eski önemini kayıp etmesı,
--Savaşların uzun sürmesi ve başarısızlıkla sonuclanması,
--Devlet gelirlerinin azalmasına ragmen giderlerin artması Osmanlı malıyesının Olumsuz yönde etgilenmesıne neden olmuştur.

e)Egitim sisteminin bozulması:
--Fatih ve Kanuni dönemlerinde acılan medreselerde dini egitimin yanı sıra bilim alanındada egitim veriliyordu. bu durum Osmanlı duraklma dönemine gelince Sadece dini egitim verilmeye başlayınca bilim ve egitim alanında geride kalınmıştır.
--İlmiye sınıfında meydana gelen adam kayırma,rüşvet gibi olumsuz durumlar egitim sisteminde olumsuz etgı yapmıştır.
--Ayrıca müderrislik babadan ogula geçer duruma gelmiş,''beşik ulemalıgı'' adı altında müderisslerin ogulları egitim görmeden müderris olarak atanmıştır.
--Avrupada meydan gelene bilim ve kültür alanındaki yenilikler takip edilmemesi bilim alanında geri kalmışlıgın kanıtıdır.

 

--DIŞ NEDENLER
--İmparatorlugun dogal sınırlarına ulaşmış olması,
--Avrupalı devletlerin Osmanlı devletine karşı olan tutumu,
--Avrupanın Bilimi,Kültür,Ekonomi alanında çok hızlı ilerlemiş olası ve Osmanlı devletının bu İlerlemeye ayak uyduramaması Duraklama döneminin diş nedenleri arasında yer alır.

 

OSMANLI DEVLETİ-İRAN İLİŞKİLERİ

Savaşın nedenleri,
--Osmanlının İran'daki taht kavgalarından yararlanmak istemesi,
--İran'ın şiilik propagandası gütmesi,
--Osmanlı devleti Avrupada savasırken İran'ın Celali isyanlarını kışkırtması yüüznden bir çok savaş çıkmıştır.

 

1577-1590 Osmanlı-İran savaşları,
--Osmanlı devleti kazanmış ve savaşın sonunda ''Ferhat Paşa'' antlaşması(1590) İmzalanmıştır bu antlaşma Osmanlı devletinin doguda en geniş sınırlara ulaştıugı antlaşmadır.

 

1603-1611 Osmanlı-İran savaşları,
--Osmanlı devleti, Avrupada Avusturyayla,Anadoluda Celali isyanlarıyla ugraşması yüzünden bu savaşı İran kazanmış ve 'Nasuh Paşa ant.'(1611) İmzalanmış Osmanlı devleti Ferhat Paşa antlaşmasında aldıgı yerleri İrana geri vermek zorunda kalmıştır.

 

1617-1618 Osmanlı-İran savaşları,
--İran'ın Nasuh Paşa antlaşması maddelerinde geçen ''İran Osmanlıya vergi verecek'' maddeyi ihlal etmesi üzerine savaş aılmış 1618 yılında 'serav ant.'imzalanılarak İran geri adim attırılmıştır.

 

1622-1639 Osmanlı-İran savaşları,
--İran'ın Bagdat'ı İşgal etmesi ve Anadoluda şii'lik propagandası yapması üzerine 4.Murat Bagdat seferine çikmiş İranı yenmiştir 1639'da yapılan 'kasr-ı şirin antlaşması'imzalanarak bu gün ki Türkiye-İran sınırları çizilmiştir.

 

OSMANLI-VENEDİK İLİŞKİLERİ,
--Bu dönemde Venedik ile tek sorun Girit adasıdır Girit'in fethi tam 24 yıl sürmüştür. Sokullu dönemindeki Kıbrıs adası sadece 6ay gıbı kısa bir süre içinde alınır ken girit adasının 24 yılda alınmış olması Osmanlının eski güçünde olmadıgının bir göstergesidir.

 

Osmanlı-Lehistan Savaşları,
--Hotin seferi (1620-1621)
--Lehistan'ın(polonya)Eflak-bogdan(romanya)'nın İç işlerine karışması üzerine Genç Osman Hotin seferine çıkmıştır Ancak Yeniçerilerin disiplinsiz tutumu yüzünden barış İmzalanmak zorunda kalınmıştır.
--İmzalanan 1621 Hotin antlaşmasına göre;
--Hotin kalesi Osmanlıya kalacak,
--Lehistan eskiden oldugu gibi Kırım'a vergi vermeye devam edecek,
--Romanya'nın İç işlerine karışmayacaktır...

II.OSman, bu savaş sonrası Yeniçeri ocagını kaldırmak iştemesi üzrine ayaklanan yeniçeriler tarafından Öldürülmüştür

 

IV.Mehmet devri Osmanlı-Venedik savaşları,
--Lehistan'ın Osmanlı egemenlıgındeki Ukrayna'nın İç işlerine karışması üzerine cıkan savaş sonrası Lehistan barış'a zorlanarak 1672 yılında 'bucaş antlaşması' İmzalanmıştır bu anlaşmaya göre;
--Leshistan Podolyayı Osmanlıya verecek,
--LEhistan Osmanlıya yıllık vergi verecek
Bu antlaşma Osmanlı devletinin Avrupada en geniş sınrılara ulaştıgı antalasmadı ve topraklarına toprak kattıgı son antlaşmadır

 

Osmanlı-Rusya İlişkileri,
--Rusyanın Osmanlı hımayesindeki Kazaklara saldırması üzerine Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Rusaya'ya savaş açmış ve başarılı olarak ''Bahçesaray antlaşması''nı imzalamıştır.
Bu antlaşma Osmalı devleti ile Rusya Arasındakı ilk resmi antlaşmadır
1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşları,

--Kanuni döneminde Avusturya ile savasın nedenı Avrupadaki ustünlük çatışmasıydı Anca 17 yüzyila gelindiginde savaşların endenı sınır anlaşmazlıkalrı olmustur
--Osmanlı devleti 1593 yılında III.Mehmet döneminde sınır anlaşmazlıkları nedeni ile Avustuyaya savaş açmış ancak Celali isyanları yüzünden ''zitvatoruk antalşamsı''1606 ımzalam zorunda kalmıstır
--1606 Zitvatoruk antlaşmasına göre;
--Avusturya heryıl ödemiş oldugu vergiyi bır kereye mahsuz olarak savaştazmınatı olarak verecektir,
--Avusturya kıralı Protokol bakımından Osmanlıya denk sayılacaktır maddeleri yer almısştır
--Osmanlı Devleti 1533 İstanbul antlaşmasında kazanmıs oldugu Avusturyaya karsı ustunlugu bu antalaşmayla kaybetmıstır

1664 Vasvar Antlaşması;
--Avusturya ile imzalanmıştır ve Uyvar kalesi gibi stratejik öneme sahşp yerler ele geçirilmiştir
--Bu savaş Duraklama döneminde Osmanlının Avustuya karsısında toprakalrına toprak kattıgı son savastır


II.VİYANA KUŞATMASI,

--Avusturya yönetimindeki Macarların Osmanlı devletine sıgıması ve Osmanlının Macarlara destek vermesi üzerine var olan barış ortamı bozulmustur.Merzifinlu Kara Musatafa Pasa Osmanlı devletinin 169 yüzyıldaki güçünü korudugunu ispatlamak için büyük bir ordu ile Viyanayı kusatmıştır.Ancak Merzifonlu Mustafa paşanın tutumu ve Kırım hanlıgının yardımılarını esiregmsi yüzünden Osmanlı kuvvetleri büyük bir yenılgıye ugramıştır. bu savaş sonrasında Merzifonlu Kara Musatafa Pasa Belgrat'Da İdam edilmiştir.

 

KUTSAL İTTİFAK SAVAŞLARI,

--II.Viyana bozgunundan sonra Papanında destegi ile kutsal ittifak orduları kurulmuş ve aralarında ''Avusturya,Venedik,Lehistan,Papalık Rusya,Malta'' gibi devletlerin bulundugu Ordu Osmalıya saldırmıi 16 yıl süren savaşlar sonucunda Osmanlı devleti barış antlaşması İmzalamak zorund akalmıştır.

Kutsal İttifak savaşları sonrasında;

--Avusturya,Venedik,Lehistan-Osmanlı devletleri arasında;

--Karlofça antlaşması imzalanmıstır.

--Bu antlaşmaya göre;

--Bazı yaylalar ve şehirler hariç tüm Macaristan Avusturya'ya,

--Podolya ve Ukrayna Lehistan'a

--Mora ve Dalmaçya kıyıları Venedik'e,

Antlaşma 24 yıl sürecek ve Avusturya'nın garatısı altında olacaktır.

Rusya ve Osmanlı arasında;

--İstanbul antlaşması imzalanmıştır(1700)

--Antlaşmaya göre;

--Azak kalesi Rusya'ya bırakıldır,

--Rusya İstanbulda elçi bulundurabılecek,

--Rus halkı küdüs'ü Serbestçe ziayaret edebilecektir maddeleri yer almıştır


bu antlaşmalar sonucunda;

--Osmanlı devleti İldefa büyük çapta toprak kayıbına ugramıştır,

--Osmanlı'nın Avurpadaki üstünlügü sona ermmiştir,

--Osmanlı devleti durakma devri biiti gerileme devri başladı,

--Ruslar Karadenize çıkam imkanı buldu,

--Avrupalılar,1683 Viyana bozgununyla başlayan taruz 1921 Sakarya savasına kadar sürmüştür

 

-DURAKLAMA DEVRİ İSYANLARI-

itanbul(mrkez)isyanları;

--İstanbulda Kapukulu askerlerinin Özellikle Yeniçerilerin çıkardıgı isyanlardır

 

II.Osman(genç osman)Devri İsyanları;

--II.Osman'ın Hotin seferi sonucunda yeniçeri ocagıonı kaldırmak İstemesı ve Yeniçerilerin buna karşı çıkması yüzünden isyan cıkmıs ve II.Osman idam edilmiştir. Bu isyan İstanbul isyanlarının en önemlilerindendir

 

IV.Murat dönemi İsyanları;

--IV.murat Tahta cıkdıgında küçük yaşta olması nedeniyle saray kadınları ve devlet adamlarının yüzünden Yeniçeri ocagı İsyana teşvik edilmiş ancak IV.Murat'ın Merkezi Otoriteyı saglamasıyla sonuçszuk kalmıstır.

 

IV.Mehmet dönemi İsyanları;

--Bu dönemdeki en büyük isyan Vakay-i Vakvakiye(1656) olarak tarih'e geçmiştir.Bu olayda Yeniçeriler 30'a yakın devlet adamınını İdam etmiştir.

 

2.CELALİ(ANADOLU)İSYANLARI;

--Tımar sisteminin bozulması,merkezi otoritenın bozulması ve devlet adamlarının yeteneksizligi yüzünden Anadoluda halk ayaklanmıstır ve bu isyanlar sonucunda halkın devlet'e olan güveni sarsılmış, Anadoluda huzur kalmamıştır.

 

3.EYALET İSYANLARI;

--Merkezi Otoritenin bozulmasıyla merkezden uzak(kırım,Yemen,Erdel,Bagdat) gibi yerlerden çıkan isyanlardır

 

-DURAKLAMA DEVRİ ISLAHATLARI VE ISLAHATÇILARI-

 

I.Ahmet dönemi ıslahatları,

--Bu dönemde 'Ekber ve Erşed' sistemi getirilerek sancaga çıkma usulu kaldırılmıstır(kafes usulu)

--Osmanlı hanedanının en yaşlı ve en akıllı üyesinin tahta geçmesıne karar verilmiştir,

Kuyucu Murat Paşa Islahatları,

--I.Ahmet döneminde 1607-1611 yılları arasında yapılmıs baskı ve siddetle merkezi otorite saglanmıştır

 

II.Osman(genç) Dönemi Islahatları,

--II.OSman padişah oldukdan sonra Yönetim ve askerı alanda köklü degişiklikler yapmak istemiştir

--saray dışı evlilik yaparak halka yakın olmayı amaçlamıstır,

--Yeniçeri ocagını kaldırmak istemiştir,

--Şeyh-ul islam'ın Fetva vermek dısındakı yetgilerini elinden almıştır

 

IV.Murat devdi Islahatları,

--Saray kadınlarının devlet üzerindeki etgisini ortadan kaldırmıstır,

--Baskı ve şiddetle İstanbul'un güvenligini saglamıstır,

--Anadoludakı isyanları şiddetle bastırarak merkezi otoriteyi saglamıştır,

--Islahat raporları hazırlatmıştır

 

-Tarhuncu Ahmet Paşa Devri Islahatları-

--IV.Mehmet devri ıslahat adamıdır.IV.Mehmet'in 7 yaşında tahta geçmesiyle yönetimde etgili olmuştur.Devlet'in ekonomik sorunlarla bogustugunun farkında olarak daha cok ekonomık alanlarda ıslahatlar yapmıstır.

--Körülü Mehmet paşa Devri Islahatları--

--Bazı şartlar getierek görevi kabul etmiştir

--Venedik'i Çanakkaleden uzaklaştırmış ve Girit'e yardım göndermiştir

--İstanbul ulemasının dini tartışma ve kargaşaya son vermiş,

--Ekonomiyi düzenlemiştir




   
Bugün 3 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol